14. Bölüm

1.1K 50 11
                                    

Elimdeki boş bardağı tezgaha geri koydum. Arkamı dönüp sırtımı tezgaha yasladığımda derin bir nefes aldım. Her şeyi anlatmıştım onlara. Her şeyimi biliyorlardı artık. Pembe diziye dönene hayatımı, okulumu, ailemi, halamı...

Tuttuğum nefesi geriye verirken mutfaktan çıkmak için hareketlendim. Tam kapıdan çıkıyordum ki bir kadınla burun buruna geldim. Gözleri şaşkınca açıldı. Elindeki tabakları düşürmemek için sıkıca tuttuğunu fark ettim.

Mutfağa geçmesi için sağa doğru kayınca kadında kendine yeni gelmiş gibi başını iki yana salladı ve mutfağa girdi.

Mini hizmetçi elbisesine arkadan göz gezdirdim. Allah'ım! Poposu görünecekti. Gözlerim şaşkınlıkla açılırken o tabakları yıkamaya başlamıştı. Sarı saçlarını tepeden toplamıştı. Lakin birkaç tutamı ona inat gözünün önünde sallanıyordu.

Sarı saçlı, mavi gözlü ve harika fiziği vardı. Bu kadın Türk mü? Kesin Rus'tur bu kadın. Nedense Rus'lar hep bana sürtük gelirdi. Harika fiziklerini inadına gözümüze sokup Türk erkeklerini baştan çıkarırlardı. Bir de o konuşmaları yok muydu? Sen benle almak duş.... Iy!

Düşüncemle titredim. Bakışlarım yıkadığı tabaklara kaydı. İşini iyi yaptığı belliydi. Kaç senedir bulaşık yıkıyorum -annemin ısrarlarıyla- ama hiç böyle tabakları parlatamadım.

Omuz silkerek arkamı ona dönüp mutfaktan çıktım. Burada hizmetçi ikinci görüşümdü. İlkinde buraya ilk defa geldiğimde bana kapıyı açan kumral kadındı.

Salona girdiğimde elindeki telefonla ilgilenen Çağatay'ı gördüm. Bu çocuk o telefonla mı nefes alıyordu? 

Onun sağındaki ikili koltuğa oturdum. Başını hafif kaldırıp bana baktığında ona nazik bir şekilde gülümsemeye çalıştım ama o bunu önemsemeyip telefonuna geri döndü.

Bende önümdeki sephanın üzerinden kumandayı aldım. Televizyonu açıp kanalları gezmeye başladım. Saat öğleyi biraz geçiyordu. Bu yüzden hep yarışma programları vardı. Gözlerimi devirip Yemekteyiz programında durdum.

Kadın elindeki soğanları doğrarken her zaman nasıl birisi olduğunu merak ettiğim kameraman durmadan kadına sorular soruyordu.

Kadının dikkati dağılıyordu tabi ki. Birden yemeği yaktığını fark edince telaşlandı. Bu arada kameraman hala susmuyor, durmadan konuşuyordu.

Sıkıntıyla iç çektim ve elimdeki kumandayla televizyonu kapadım. Başımı hafif sağa döndürdüğümde Çağatay'ın hala aynı pozisyonda gördüm. 

Koltuktan doğrulup belimi çıtlattım. ''Telefonunda bu kadar seni çeken ne var acaba?''

Çağatay başını kaldırıp gözlerini benimkilere dikti. ''Ve... Hiç konuşmuyorsun. Bu gidişle konuşmayı unutabilirsin.''

Çağatay'ın yüzünde belli belirsiz bir gülümseme oluşurken başını eğdi ve telefonuyla ilgilenmeye devam etti. O küçücük gülümsemeyele cesaret aldım. ''Bence sen gurubun ineğisin. Her çetede olur böyle tipler. Teknoloji uzmanı.''

Çağatay'ın bu sefer yüzünde gözle görülür bir gülümseme oluşunca bende gülümsedim. ''Sen de benim aksime fazla konuşuyorsun.''

Çağatay'ın melodik sesin duyunca kahkaha attım. ''Sonunda konuştun.'' 

Telefonunu cebine koyarken ikinci bir kahkaha attım. ''Ve... Telefonunundan ayrılıyorsun! Bu bir ilk olmalı. Nefes alabileceğinden emin misin?''

Sonunda telefonunu cebine koyduğunda bana döndü. ''Seni benimle yalnız mı bıraktılar? İşkence gibi... Çok konuşuyorsun.''

Kaşlarım şakayla çatıldı. ''Ben mi çok konuşuyorum. Asıl sen hiç konuşmuyorsun.''

GECE KADINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin