Dik durmaya gayret ederek yanlarına ilerledim. Beşi de öfkeli gözlerle beni izliyordu. Üzerimdeki baskıyla yutkunmak zorunda kaldım.
Sonunda yanlarına varınca koltuğa oturmadım. Kaşlarım çatık bir şekilde hepsinin yüzünü taradım. Neden hepsi çok yakışıklıydı? Açıkçası ben ayı kılıklı adamlar bekliyordum karşımda.
Düşüncelerimden kurtulmak adına başımı iki yana sallayıp derin bir nefes aldım. ''Kardeşim nerede?''
Ortamdaki gergin hava sayesinde kalp atışlarım biraz daha artsa da korktuğumu görmelerini istemedim. Bu yüzden gözlerimi hiçbirinden kaçırmıyordum.
''O güvende.'' dedi birisi. Melodik sesi kulağımı doldururken ona döndüm. Çaprazımda tekli koltuka bacak bacak üstüne atmış beni izliyordu. Yüzünden ne düşündüğünü anlayamıyordum. Birden gerçek beynimde yankılandı. Bu çocuk benimle telefonda konuşan kişiydi.
Şaşkınlığımı belli ettiğimi anlamıştım. Gözlerim ve ağzım aynı anda açılmış bir şekilde ona bakıyordum ama o bunu umursamışa benzemiyordu. Ciddiliğini koruyor ve yüzümü ezberlemek istercesine gözlerini dolaştırıyordu.
Boğazımı temizledim. ''Benden ne istiyorsunuz? Ben Gece Kadın değilim! Bunu kaç kere söylemem gerekecek?''
''Biliyoruz.'' Bu kelime beynimde yankılanırken şokla sarsıldım. Sesin geldiği yöne döndüğümde yeşil gözlerin de bana baktığını gördüm. Kumral saçlarıyla gözleri, sert yüz yapısı ile ilgi çekiciydi. Tanrım vücudu oldukça yapılıydı.
Bunları kafamdan atmak adına gözlerimi ondan kaçırıp benimle telefonda konuşan çocuğa döndüm. ''O zaman neden beni çağırdınız? Kardeşimi neden kaçırdınız? Bir açıklama yapmanız gerekiyor!''
Çocuk hiçbir şey söylemeden hala beni izlemeye devam ediyordu. Bu sinirlerimi bozmuştu. Öfkeyle derin bir nefes alıp ''Ah!'' diye inledim.
''İşimize yarar.'' çocuk konuşunca tüylerim diken diken oldu. Neler oluyor? Kim işlerine yarayacak? Çocuğun kahverengi gözlerinin hala üzerimde olduğunu anlayınca benden bahsettiklerini anladım.
Kaşlarım şaşkınlıkla kalkarken yeşil gözlü çocuğa döndüm. Diğeri açıklayacak gibi gözükmüyordu. Ona baktığımı anlayan çocuk ''İlk baş kendimizi tanıtmamız lazım. Ben Mert. Yanımda oturan ve telefonuyla ilgilenen ineğin adıysa Çağatay.''
Çağatay'a bakmaya başlayınca telefondan başını kaldırmış Mert'e ters bir bakış atmıştı. Ela gözlerini kıskanmadığımı söyleyemem. Ben bazıların aksine ela göz rengini daha çok seviyorum. İki rengide barındırıyordu.
Çağatay ile kısa bir an göz göze gelsekte yüzündeki ifadesizliği bozmayıp telefonuna döndü. Bu her ne kadar sinirimi bozsa da zorla gülümsedim.
Mert boğazını temizleyerek dikkatimi ona vermemi sağladı. Ona dönünce hafif gülümseyerek konuşmaya devam etti. ''Karşımda oturan ve birbirlerinin zıttı olan kişiler ise Efe ve Ege. İkisi ikiz biliyor musun? Buna rağmen hiç mi hiç birbirlerine benzemiyorlar.''
Gözlerim sol tarafıma kayınca şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım. Cidden hiç benzemiyorlardı. Yolda görsem iki yabancı derdim.
Efe mavi gözlü ve kumral saçlıyken, Ege çimenlerin rengini andıracak derecede yeşil gözleri olan biriydi. Sarı saçlarının uçlarını hafif yukarıya kaldırmıştı ve bu ona ayrı bir hava katıyordu. Bunun dışında kalıp olarak aynıydılar.
Şaşkınlıkla gülümsemeye çalıştım ama olmadı. Ege, Efe'nin aksine bana gülümsedi. ''Merhaba. Tanıştığımıza memnun oldum.''
Sesiyle birlikte şaşkınlığım arttı. ''Me.. Mer.. Merhaba.''

ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE KADIN
Teen FictionKoruma iç güdüsü yüzünden bir yalan söylemek insanın hayatını ne kadar değiştirebilirdi ki? Hikayenin kapağını hazırlayan @lorderme 'ye çok teşekkür ederim. © Tüm hakları saklıdır.