32. Bölüm

803 33 1
                                    

Sarsılmamla gözlerimi açtım. Kulağımdaki kulaklıklar hala duruyordu ve Rihanna'nın sesi beynimin içini doldurmuş bana huzur vermeye çalışıyordu ama sadece çalışıyordu. Çünkü uçağın sarsılmasıyla huzur falan kalmamıştı bende.

Endişeyle çevreme bakınırken kulaklıkları çıkarmış ve cebime koymuştum. Yanımda uyuyan Pınar'ı dürttüm. İlk birkaç dakika mırıldansa da sonunda gözlerini açmış ve bana uykulu gözlerle bakmaya başlamıştı. ''Uçak... Uçak sarsılıyor.''

Pınar gözlerini ovuşturup doğrulunca uçağın sarsıldığını fark etti. O sırada Ege'nin sesi duyuldu. ''Uçak inişe geçti!''

Gözlerimi kırpıştırıp Ege'ye bakmaya başladım. Her zamanki gibi neşesini koruyordu. Efe'nin boyun girintisine Selin başını koymuş ve anladığım kadarıyla uyuyordu ama Ege'nin bağırışından sonra gözleri hafiften aralanmıştı.

Meltem ise Çağatay'ın yanındaydı ve konuşuyorlardı. Ne konuştuklarını bilmiyorum ama oldukça mutlu göründükleri kesindi.

Mert'e döndüğümde ise Ege'nin karşısına geçmiş ve bir şeyler konuştuklarını gördüm. Gözlerim en son olarak Batuhan'ı aradı ama burada değildi.

Ne zaman taktığımı bilmediğim kemerimi çıkardım ve ayağa kalktım. Bu sırada Pınar da ayağa kalkmış ve yavaşça çıkışa doğru ilerliyordu. Ben de onun arkasından gidiyordum. Kolumda bir el hissedince ürperdim. Sağıma döndüğümde ise Batuhan'ın sert yüz ifadesini görmemle kaşlarım çatıldı.

''Bırakır mısın?'' diye sormamla anında ''Hayır.'' cevabını almam bir oldu.

Herkes yavaş yavaş uçaktan inmek için hareket ederken Batuhan'ın eli hala kolumdaydı. ''Bıraksana kolumu!''

Batuhan'ın gözleri beni buldu ama konuşmadan beni sürüklemeye başladı. Homurdandım ve mecburen onu izlemeye başladım.

Uçaktan indik. Bizi bir araba karşıladı. Takım elbise giymiş bir adam kapımızı açarken şöför olabileceği aklıma geldi. 

Arabaya bindik ve diğerlerini beklemeden araba hareket etmeye başladı. ''Diğerleri ne oacak?''

Merakla Batuhan'a dönerken sormuştum. Batuhan gözlerini bana çevirmeden elindeki gazeteyle ilgilenmeye devam etti. Bu dönemde gazete okuyan var mıydı ya? Dedem hariç. Dedem her sabah mutlaka gazete alır ve haberlere bakıp bulmacasını çözerdi. Tabi işte olmaddığı vakitlerde. Aslında onu işe giderken bile koltuk altına sıkıştırdığı bir gazetesi olurdu.

Düşüncelerimi Batuhan sayesinde terk ettim. ''Onlar arkamızdaki arabalarla bizi takip ediyorlar.''

Başımı sallamakla yetindim. Arabanın camından dışarıya bakmaya başladığımda Roma'nın insanları, dükkanları, evleri, küçük süs köpekleri, ellerinde tuttukları kameralarla çevresinin videosunu çeken bir grup turist... Hepsini seyrettim.

Araba durunca araçtan indim. Soluma döndüğümde ise muhteşem Hotel Vain Millas yazısını görmem bir oldu. Bu hotel ne kadar büyüktü böyle? Büyük giriş kapısının iki yanında ışıklandırmalar vardı. Kırmızı halıyla karşılıyorlardı biz misafirleri.

Kapının hemen önünde duran bir personel bize doğru geldi ve şöförün uzattığı bavulları aldı. Bu sırada ben arkamıza bakıyor ve diğer çocukların nerede kaldığını düşünüyordum. 

Batuhan elimden tutunca şaşkınlıkla dudaklarım aralandı. Beni çekiştirmeye başlamıştı. Ah! Bana bir eşya veya köpek gibi davranmasından nefret ediyorum.

Ellerimizi ayırdığımızda çoktan içeriye girmiştik. Batuhan'ın bana ters ters baktığını görsemde umursamadım şuan dev gibi olan giriş katını incelemekle meşguldüm. Batuhan'ın ağzını açtığını gördüm ama karşısında ona gülen yüzüyle gelen bir adamı görünce bana hiçbir şey söylemeyip adamla İngilizce konuşmaya başladı.

GECE KADINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin