48. Bölüm

625 32 2
                                        

Bir günde iki bölüm! Yehu! Son bölümlerde tek yorum yapan ve yorumlarıyla beni mutlu eden kişiye adıyorum... Bir önceki yorum için çok teşekkür ederim :)

İyi Okumalar...

Okula girdiğimde Timuçin'i görmem bir oldu. Her zamanki gibi çarmakta yanında birkaç arkadaşıyla oturuyordu. Onlara arkadaş denilse tabi... Geçen sene Timuçin'in arkasından konuştuklarını duymuştum. 

Okula girince sıra olduklarını gördüm. Kaşlarım çatıldı. Her gün sabahları sıra olurduk neredeyse. Giyimimizi kontrol ederlerdi. Sanırsın devlet okulu. Kolejde daha çok sıkıyorlardı.

Lale'nin yanına geçtim. Eskisi kadar konuşmuyorduk ve bu beni içten içe üzüyordu ama hiçbir şey de yapmıyordum. Açıkçası Lale ile o kadar yakın değildim ve üç ay boyunca hiç konuşmayınca da iyice uzaklaşmıştık.

Sıkıntıyla hareket ettim. Öğretmenler kızların etek ve pantolonlarına bakarken gözlerimi devirdim. Allah'tan hiçbir zaman siyah pantolon ya da okula aykırı kıyafet giymiyordum.

Sınıfa girdiğim gibi sırama oturdum. Ders matematikti. Ödevleri yapmayanlar, yapanlardan geçiriyordu. İç çektim ve sıramda rahatsızlıkla kıpırdandım.

Sabah kalktığımda Batuhan hala uyuyordu. Onu uyurken izlemek istesem de okulun olduğu gerçeği her saniye aklıma geliyordu. 

Annem ve babam akşam beni birkaç defa aramıştı. Kısa bir mesaj yazmıştım onlara. Tabi ki gerçekleri anlatmamıştım. Gece Kadın hakkında ufak bir sorun olduğunu yazmıştım.

Sabah ise Çağatay formalarımı bana getirmişti. Annem hiçbir şey dememiş ama suratından kızgın olduğu belliymiş ve eve gittiğim de çok kötü şeylerin beni bekleyeceğini biliyordum. Bu da eve gitme isteğimi azaltıyordu.

...

Okulun bitiş zilin duyunca zaferle sırıttım. Okuldan çıkan ilk ben olmuştum. Neredeyse her dakika Buse'nin Ege'yi anlatmasını dinlemiştim. Sıkılmadım desem yalan olurdu.

Servise doğru gidecekken Ulaş'ı görmem bir oldu. Babamın arabasına dayanmış ve karşısındaki Melis ile konuşuyordu.

Gülümseyerek oraya doğru yürüdüm. Ulaş beni görünce her zamanki gibi kollarını açtı. Ben de ona sarıldım. 

Geri çekildiğimde o da gülümsüyordu. ''Merhaba fıstık. Sizi almaya geldim. Melis servise haber vermiş. Atlayın bakalım.''

Ön koltuğa hızla yerleşirken Melis'in homurdanmalarını duyunca güldüm. Radyoda kanalları gezerken sonunda Metro.fm'i bulunca gülümsedim ve Sia'nın sesini bir süre dinledim. Melis bozuk İngilizce'siyle şarkıya eşlik etmeye çalışıyordu.

Eve gitmediğimizi anladığım da kaşlarım çatıldı. ''Nereye gidiyoruz Ulaş Abi?''

Ulaş yan gözle bana baktı ama bu çok kısa sürmüştü. ''Annen sana birazcık (!) kızgın. Bu yüzden onun kızgınlığını geçirene kadar sizleri lunaparka götürüyorum kızlar!''

Güldüm ama bir anda suratım düştü. En son lunaparka Mert ve Çağatay ile gitmiştim. Ödümü patlamıştı ama eğlenmiştim de. Akşamı pek iyi bitmemişti ama yine de güzel bir gündü işte.

Ulaş arabayı durdurunca ilk arabadan inen Melis oldu. Bizi beklemeden lunaparkın içine girmiş ve dolaşmaya başlamıştı. 

Ben de arabadan çıktım ve Ulaş'ın arabayı kilitlemesini bekledim. Kilitleyince yanıma geldi ve beraber yürümeye başladık. 

İlk konuşan o oldu. ''Ne zamandır lunaparka gelmiyordum. En son ne zaman ikimiz lunaparka gelmiştik?''

Biraz düşündü. İkimizinde aklına o anı gelince aynı anda gülümsedik. ''O kız peşini bırakmamıştı bütün gün.''

GECE KADINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin