Sınıfa doğru giderken merdiveleri sürünerek çıkmıştım. Sözde kolejde okuyoruz. O kadar para boşuna mı gidiyor bu okula? Ne diye bir asansör yapmıyorlar ki?
Sınıf katımın olduğu koridorda yürürken birisi omuza çarptı. Hayvan gibi çarpınca ben de düştüm tabi ki. Homurdanarak acıyan popomu ovuşturdum. Kimin çarptığına bakınsam da göremedim.
Lanetler ederek sınıfa girdim. Çevreme bakınınca Buse'nin çantasının sırasında olduğunu gördüm ama kendisi yoktu. Büyük ihtimalle sabah sabah Deniz'i kesmeye gitmişti.
Çantamı sırama koyunca başımda toplanan üç kişiyi fark ettim. Başımı hafif kaldırıp bana merakla bakan üç insana aval aval baktım.
Gökay dayanamayıp ''Senin ne işin vardı Batuhan'ın arabasın da? Canına mı susadın sen? Ne işler alıyorsun başına kızım?'' diye soruları sıraladı.
Derice bir nefes alıp bana dikilen üç çift gözden bakışlarımı kaçırdım. ''Bu sizi hiç ilgilendirmez. Şimdi başımdan gider misiniz? Hoca gelecek birazdan. Dicle Hoca'yı biliyorsunuz. Ne kadar disiplinlidir.''
Onları başımdan atma işlemim başarıyla sonuçlanınca Lale'nin bu sefer yanıma geldiğini gördüm. ''Ne olduğunu anlatacak mısın?''
Onları bu işe bulaştırmak istemiyordum açıkçası. Yalan söylemeyi sevmezdim ama şu son haftalardır bunu çok sık yapar olmuştum. ''Benim Gece Kadın olmadığımı anladılar. Araştırmışlar beni. İşte dünde onlardan kimseye bahsetmem gerektiğine dahil küçük bir uyarıda bulundular.''
Lale inanmışa benziyordu. Tam o sırada Buse koşarak sınıfa girdi. ''Dicle Hoca geliyor. Herkes sırasını ve formalarını düzeltsin.''
Birden karmaşa oluştu sınıfta. Buse bana gözlerini kısmış bakarken ona bakmamaya çalışıyordum. Bir de ona yalan söylemek zorunda kalacaktım. Lanet olsun!
Dicle Hoca sınıfa girdiği gibi herkes ayağa kalktı ve selam verdi. Yerimize oturduğumuz gibi Dicle Hoca Murat'a çekişmeye başladı. ''Bu saçlarda ne? Siz okula mı geliyorsunuz düğüne mi? Özelliklede kızların saçları ne? Eskiden saçlar kulak memesi izasında olurdu. Yada iki yandan da örürlerdi. Şimdi ise saçları affedersiniz kıçlarına kadar.''
Dicle Hoca konuşmaya devam ederken sıkıntıyla kafamı masaya gömdüm. Buse derin bir nefes aldı. ''Ne çok konuşuyor ya. Ders işlese daha iyi.''
Dicle Hoca sonunda derse geçince gözlüklerini düzelterek Gökay'ı tahtaya kaldırdı. Gökay geometri sorusunu özenle çödükten sonra sırasına oturdu. Yüzünde kendini beğenmiş bir sırıtma vardı. ''İşte ben bir iş yaptım mı tam yaparım.''
Buse gözlerini devirerek herkesin duyacağı bir sesle ''Keşke annende öyle yapsaymış.'' dedi
Buse'nin lafına bütün sınıf gülerken Gökay sahteden güldü. Öfkeyle Buse'ye bakarken Buse ona dil çıkardı. Ben de kıkırdıyordum onların bu hallerine. Çocuk gibilerdi.
Sonunda ders bitince ayağa kalktım. Buse'nn yanına gidince ''Hadi kantine inelim.'' diye mırıldandım.
Buse ayağa kalktı. Sınıftan çıkınca ''İlk önce bir lavaboya gidelin.'' dedi. Onu başımla onaylarken koridorda yanımızdan Deniz geçti. Buse'yi durdurup konuşaya başladıklarında ben ilerliyordum.
Lavaboda Lale'yi görünce gülümsedim. ''Kantine gelir misin benimle Lale? Su almam gerekiyor.''
Lale başıyla onayladıktan sonra kantine doğru yürüdük. Kantine girdiğimiz gibi Timuçin'i gördüm. Ona kısa bir bakış attıktan sonra suyumu aldım. Tam kantinden çıkıyorduk ki Timuçin önümü kesti. ''Konuşabilir miyiz Elif?''
Adımı bilmesine mi şaşırayım yoksa benimle konuşmak istemesine mi karar veremedim. Daha sonra Timuçin'in ayaklı dedikodu kazanı olduğunu hatırlayınca adımı bilmesinin doğal olduğunu düşündüm.
Lale'ye döndüğümde Timuçin'e kaşları çatık bir şekilde baktığını gördüm. ''Sen sınıfa çık Lale. Ben birazdan geleceğim.''
Lale tam itiraf etmek için ağzını açmışken ''Lütfen, yorgunum zaten. Hemen geleceğim işte.'' diye mırıldandım.
Gerçektende çok yorgundum. Üstümde atamadığım bir ağırlık vardı. Hastalanacak mıyım acaba?
Timuçin ile yalnız kalınca Timuçin fısıltıyla konuştu. ''Batuhan'a Gece Kadın olmadığını söyledin mi?''
Gözlerimi devirdim. Bana inanacağımı tutmuştu. Zaten bunu yaparak hata yapmamış mıydı? ''Gerek yok.''
Timuçin gözlerini büyüttü. ''Nasıl gerek yok? Herkes seni Gece Kadın olarak biliyor Elif.'' Kaşlarım çatıldı. Gözlerimi Timuçin'in gözlerine diktim. ''Sayende evet herkes öğrendi.''
Artık kaçışım yoktu. Bunu çok net bir şekilde anlamıştım. Ne yaparsam yapayım herkes bir şekilde benim Gece Kadın olduğuma inanmıştı. Şimdi itiraz edip her şeyi birbirine sokamazdım.
Timuçin bir adım geriledi. ''Nasıl öğrendi. Sen gerçekten Gece Kadın mısın? Öyleysen neden bana o olmadığını söyleyip durdun?''
Sıkıntıyla bir nefes aldım. ''Çünkü kimliğimin açığa çıkmasını istemiyordum. Ağzımdan sinirle kaçmıştı ve sana söylemiştim. Pişman olup yalan olduğunu söyleyince her şey için geç olduğunu anladım. Şimdi çekil önümden.''
Timuçin şaşkın ve birazda korkarak bana bakarken sesimin bu kadar sert ve soğuk olmasına şaşırmıştım. Yanından geçerken ''O zaman çok dikkatli ol Gece Kadın. Bundan sonra her nefes aldığın an da bile tehlikedesin.'' diye fısıldadı Timuçin kulağıma.
Zorlukla yutkunarak ilerledim. Sınıfa girince kendimi direk sıramın üstüne attım. Başımda konuşan Buse'yi dinlemiyordum bile. Byük ihtimalle Batuhan olayını soruyordu.
Başımı yana çevirip Buse ile göz göze geldim. ''Lale'ye anlattım. Git ona sor Buse. Şuan konuşacak halim yok gerçekten.''
Buse benim yorgun gözlerimi bakıp önüne döndü ben de başımı tekrar sıraya gömüp okulun bitmesini bekledim.
Sonunda çıkış zili çalınca her an bayılabilecekmiş gibi hissediyordum. Öyle çok uykum vardı ki...
Eve kendimi zor attığımda Melis'i odasına gönderdim. Formalarımı çıkarmayıp kendimi direk yatağa bıraktığım gibi gözlerim kapandı ve uykuya daldım.
Başımdaki soğuklukla gözlerimi açmaya çalıştım. Allah'ım çok yorgunum. Başımda bana endişeyle bakan annemi görünce tkerar kapattım gözlerimi. ''Yanıyorsun Elif. Üstünü de değiştirmemişsin. Neden bu kadar hastalandın ki durup dururken? Ben sana soğuk bez getirip alnına koyalımda ateşin düşsün. Formalarını da çıkaralım.''
Annem formalarımı çıkarırken hareketsizce duruyordum. Pijamalarımı üstüme geçirince zorlukla ''Üşüyorum.'' diye fısıldadım.
Annem bir şey demeden odadan çıktı. Ben tekrardan gözlerimi kapayıp uykuya dalmak üzerimdeyken alnımdaki soğuklukla rahatsızca mırıldandım. Üstümdeki yorganın kaybolduğunu hissedince ''Örtüneceğim.'' diye söylendim.
Annem kaşlarını çatmış bir şekilde bana baktı. ''Ateşin var Elif. Düşmesi için yapıyorum bunu. Okula gitme en iyisi. Zaten bu hafta son. Rapor alırız doktordan.''
Başımı olumlu bir şekilde sallayınca annem odadan çıktı. O çıktıktan birkaç dakika sonra babam içeriye girdi. ''Benim prensesim hastalanmış mı?''
Hasta olmasam şuan gözlerimi devirirdim ama bu bile bana zor geliyordu. Babam yanağıma sulu bir öpücük kondurunca yüzümü buruşturdum. ''Ne istiyorsun prenses? Sana alayım hemen.''
Bunlar ben hastalanınca kıymetimi biliyorlardı. Babam normalde kendi için bile bir yere gidemezdi. O kadar tembeldi yani.
Başım iki yana salladım. ''Yalnız bırakırsan sevinirim baba. Uykum var.'' Babam buruk bir şekilde gülümseyerek odadan çıkarken ''İyi geceler prenses.'' dedi ve kapıyı kapatmasıyla odam karanlığa boğuldu.
Karanlıktan korktuğum için birkaç öksürükten sonra ''Baba, kapıyı aç!'' diye bağırdım elimden geldiğince.
Babam gelip kapıyı açtıktan onra tekrar gitti. Böylelikle gözlerimi kapatıp uykuya dalabildim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE KADIN
Fiksi RemajaKoruma iç güdüsü yüzünden bir yalan söylemek insanın hayatını ne kadar değiştirebilirdi ki? Hikayenin kapağını hazırlayan @lorderme 'ye çok teşekkür ederim. © Tüm hakları saklıdır.