1. Bölüm

6.1K 109 12
                                    

''Merve Hoca bana takmış durumda. Her seferinde yapamayacağımı bile bile soru soruyor. Bana ne Osmanlı Devleti'nden. Kendi aptallıklarıyla kocaman devleti batırmışlar göz göre göre.''

Buse tarih  öğretmeninden ve dersinden şikayet ederken gülümsedim. Her zaman çok konuşurdu. Benim aksime. Aslına bakıcak olursak zıt karakterledik ama çok yakın arkadaşız. Zıt kutuplar birbirini çeker diye klasik bir laf vardır. İşte biz bu sözün canlı birer kanıtıyız.

İç çekerek sıcak çikolatamdan bir yudum aldım. Mideme doğru yolculuğunu keyifle izledim. Sonunda mideme vardığında yummuş olduğum gözlerimi mutlulukla açtım.

Buse hala homurdanıyordu. Bir yandan da tostunu yemekle meşgüldu. Küçük bir çocuk gibiyidi.

Yüzümdeki gülümsemeyle kalabalık olan kantine göz gezdirdim. İki masa ötemizde Ankara'nın gözü kulağı olan Timuçin ve çetesi oturuyordu. Kahkahaları kantini inletirken yüzümü buruşturdum. 

Gözlerim Buse'ye kayarken bu seferde matematik hocası Mehmet Hoca'dan yakındığını anlamam uzun zamanımı almadı. ''Yani diyorum ki şu parabol ya da fonksiyonları nerede kullanacağız ki? O kadar işlem kullanacağım bir işte zaten çalışmam. Hey! Sen beni dinliyor musun Elif?''

Gözlerimi sıcak çikolatamdan çekip Buse'ye döndüm. Tek kaşını kaldırmış bana bakıyordu. Yeşil gözleri fazla meraklıydı. Siyah olan saçlarını yine değişik bir biçimde toplamıştı. Her gün farklı yapardı saçını ve ben bunu içten içe kıskanırdım. O kadar güzel beceriyordu ki şu saç yapma işini her insan kıskanırdı.

Gözlerimi devirdim. ''Evet, dinliyorum Buse'ciğim ama artık şikayet etmek yerine başka bir şeyden konuşsak. Mesela şuan seninki buraya bakıyor.''

Bunu dememle Buse'nin yüzünde aptal bir gülümseme oluştu. Heyecanla çevresine bakınırken çaktırmamaya çalışıyordu. Pek becerdiği söylenemez.

Buse'ninkinin adı Deniz'di. Açıkçası o çocuktan ne bulduğunu anlamıyordum. Yakışıklı biri değildi. Popiler hiç değildi. Sevimli bile değildi ama Buse onu seviyordu. Belki de sadece onun varlığına alışmıştı. Buse ve Deniz iyi arkadaşlardı. Gerçekten yakınlardı. Öyle ki alt sınıflar onların çıktığını düşünüyordu. Öyle olmasını gerçekten çok isterdim. Çünkü Buse gerçekten onu seviyordu ama Deniz? İşte o muamma. Kıza birgün iyi davranıyor. Birkaç gün sonra nedensizce Buse'yi tanımıyormuş gibi yapıyordu. 

Deniz ile Buse bir anda göz göze gelince ezildim. Deniz masamıza geldi. ''Matematik sınavın nasıl geçti?''

İşte başlıyoruz. Deniz'in matematiği iyiydi. Gerçeten çok iyiydi ama Buse'nin iyi olduğunu söyleyemem ve şimdi de o kocaman egosunu tatmin etmek için Buse ile uğraşacaktı.

Buse Deniz'in gözlerini bakmamaya çalışırken ''Hiç iyi değildi. Kopya çekemedim. Merve Hoca yanımda dikildi. Kısacası berbattı.'' dedi.

Evet şimdi de Deniz'in egosunu görelim. ''Benim çok iyiydi. Hepsini yaptım. Kesin yüz.''

İşte! Gözlerimi devirdim. Burada kendimi fazlalık gibi hissederken ayağa kalktım ve onları kantinde baş başa bıraktım. 

Sınıfa girdiğimde gözlerim Lale'yi arıyordu. O benim buradaki ikinci arkadaşımdı. Diğerleri ile de arkadaştım tabiki ama Lale ve Buse gibi değillerdi.

Lale'yi sırasında oturmuş kimya ödevini yaparken görünce hızla ona doğru yürüdüm ve önündeki sıraya oturunca birkaç saniyeliğine bana baktı daha sonrada önündeki test kitabına döndü.

Aramızdaki inek olan oydu. Çalışkandı. Benim aksime.

Gözlerim çevremde dolanırkan zilin sesiyle derin bir iç çektim. Kimya dersi bana göre değildi gerçekten.

Sırama doğru yürürken Buse'nin çoktan gelmiş olduğunu gördüm. Ona gülümseyip yanındaki sıraya oturdum.

Ayşe Hoca derse girince gözlerimi sıkıca yumdum. Başlıyoruz...

Kimya kitabımı çıkarıp üzerine karalamaya başladım. Hoca bir şeyler anlatırken sesi kulaklarıma geliyordu ama dinlemiyordum.

Zilin çalmasıyla rahatlıkla nefes aldım. Sonunda okul bitmişti. Çantamı alıp Buse ve Lale'ye iyi günler diledim ve hızla servise doğru yürüdüm.

Kolejde okuyor olabilirdim ama arabam falan yoktu. Açıkçası zengin falanda değildik. Bu konuda yalnız da değildim. Çoğu öğrenci böyleydi.

Servisin arka koltuklarında bir sonraki koltuğa kuruldum. Servis yavaş yavaş dolarken camdan okuldan çıkanları izlerken gözlerim küçük kız kardeşimi arıyordu. Onu arkadaşlarıyla gülüşüp buraya doğru gelirken gördüğümde  gülümsedim. 

Camdan baktığımı görünce kısa bir an göz göze geldik.  Bana gülümsedikten sonra servise bindi ve yanıma oturdu.

En son da Timuçin gelince servis hareket etmeye başladı. Evet, bendeki şans çok iyiydi değil mi? Timuçin ile aynı servisteydim. Her neyse... Ben görünmez kız, o ise popiler çocuktu. Çok klişe.

Ben ondan hoşlanmak yerine -ki bütün okul onu seviyordu- nefret ediyordum. Benim için o götü kalkmış zengin bir piçti. Evet tam anlamıyla buydu.

Melis heyecanla bana bir şeyler anlatırken onu daha yeni konuştuğunu duyuyordum. ''İşte, böyle... Abla dershaneye gitmek zorunda mıyım? Çok sıkıcı...''

Anlayışla gülümsedim. Göz ucuyla Timuçin'in her zamanki yerine -arkama- oturduğunu görüdüm. ''Evet, gitmek zorundasın Melis. Derslerine yardımcı oluyor.''

Melis homurdanırken gülümsemem sırıtmaya dönüştü. On iki yaşındaydı ama bazen benden bile daha olgun davranıyordu.

Servis dersanenin önünde durunca Melis sıkıntıyla nefes aldı ve çantasını omzuna geçirdi. Servisten inerken Timuçin'in sözleri kulaklarımı doldurdu. ''Nasılda gidiyor. Küçük sürtük...''

Kaşlarımı çattım. Timuçin ve adını bilmediğim arkadaşının kime baktığını anlamaya çalıştım.

Gözlerim Melis'in sırtına takılınca çatılmış olan kaşlarım mümkün olabilecekmiş gibi daha çok çatıldı. Kalbimin atış hızı değişirken damarlarımdaki öfkenin artmasını izledim.

Ne yaptığımı bilemeden arkama döndüm. Dönmemle birlikte Timuçin'in gözleri beni buldu. ''Sen..'' diye tısladım. ''Sen kim olduğunu zannediyorun? Piç kurusu...''

Timuçin'in kaşları çatılıp yüzündeki gülümseme kayboldu. ''Asıl sen kim olduğunu zannediyorsun? Kiminle konuştuğunu unutuyorsun sanırım.''

Gözlerim alayla parıldadı. ''Asıl sen kimle konuştuğunu bilmiyorsun.''

Timuçin'in yüzünde alaylı bir gülümseme oluştu. ''Ben her şeyi bilirim ufaklık.''

Dudaklarımı alaycı bir gülümseme yerleştirdim. ''Ben öyle biriyim ki işlerimi hiç kimse bilmeden hallederim. Hiç kimse ne yaptığımı anlamaz ve bilemez.''

Timuçin'in yüzündeki gülümseme solduğunu görünce gülümseme büyüdü. Gerçekten buna inanmış mıydı? Hani her şeyi bilirdi bu Timuçin? Saçmalık...

''Sen...'' diye fısıldadı. ''Sen O'sun. Gece Kadın.''

O da kimdi? Hiçbir fikrimin olmamasına rağmen Timuçin'in yüzündeki ifadeden zevk aldığım için gülümsedim. ''Evet. Ben Gece Kadın'ım. Şimdi kapa çeneni ve kardeşim hakkında ağzını bile açarsan seni buna fena pişman ederim.''

Timuçin koltuğa sinerken alayla süzdüm onu. Önüme dönünce rahatla nefes aldım. Küçük bir yalandan kimseye zarar gelmezdi değil mi?

GECE KADINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin