Şimdiye kadar yazdığım en uzun bölüm. Sizinde uzun yorumlarınızı bekliyorum. Bir sonraki bölüm en uzun yorum yazana ithaf edilecek.
İyi Okumalar...
Yatağımın üzerinde yüz üstü uzanmış ve fizik defterime boş boş bakıyordum. Okullar açılalı neredeyse iki hafta olmuştu. Eve dönmüştüm. Her ne kadar artık yabancıymışım gibi hissetsem de Melis sayesinde az çok olanları unutuyordum.
Batuhan'ı neredeyse üç haftadır görmüyordum. Bana evlilik teklif ettiği akşamın ertesi sabahı eve dönmüştüm ve ne o ne de ben onu arıyordum. Açıkçası birkaç mesaj atmıştım ama o hiçbirine cevap vermemişti ve bu benim endişelenmemi sağlıyordu. Batuhan'ın ne yapıcağı belli olmuyordu. Evet, bana evlilik teklif etmişti ama bu her an fikrinden döneceğini değiştirmiyordu.
Sıkıntıyla iç çektim ve baş ağrımın dinmesi adına gözlerimi kapatıp beklemeye başladım. Ne zaman bir derse odaklansam bir süre sonra başım ağrıyordu. Nedenini ise bilmiyordum.
Gözlerimi annemin sesiyle açtım. ''Birazdan Ulaş burada olur. Hazırlan Elif!''
Gözlerimi devirdim. Ulaş benden beş yaş büyük ve ailemin bir zamanlar koruyucu ailesi olduğu çocuktu. Şimdi ona adam demem gerekiyor sanırım.
İstanbul Teknik Üniversite'de Bilgisayar Mühendisliği okuyordu. Birkaç sene önce kazanmıştı ve annem her zaman onunla gurur duyduğunu dile getirmekten çekinmezdi.
Ben sekiz yaşındayken annem koruyucu aile olmak istediğini söyleyince ciddiye almamıştım. Kim alırdı ki? Birkaç ay sonra Ulaş ile tanıştım. Okuldan gelmiştim ve sıkıcı bir gündü. Eve geldiğim gibi Ulaş'ı görmem bir olmuştu. O zamanlar on üç yaşındaydı ve çok şirin bir çocuktu.
Her neyse... Evimize sadece hafta sonları gelirdi. Okulda veya başka yerde sorun çıkarmadığı için örnek bir çocuktu. Çalışkandı. Gerçekten de çalışkandı ama inek değildi. Onu kafasını dersten kaldırmıyorken de , dışarıda arkadaşlarıyla gezerken de görmüştüm.
Üniversiteyi kazandıktan sonra pek görüşemedik. Arada sırada annemle telefonda konuşurken duyardım sesini. Bana gerçekten de abilik yapmıştı.
Hızla yataktan kalktım ve üzerimdeki pijamalardan kurtuldum. Öğlen ikiyi geçmişti saat ama ben hala depresyonda olan bir kız gibi ayıcıklı pijamalarımlaydım.
Üzerime siyah bir pantolon ve yeşil bir kazak aldım. Havalar soğumuştu ve ben yazı şimdiden özlemiştim.
Saçlarımı taradıktan sonra derin bir nefes aldım ve kapının zil sesini duydum. Çok geçmeden Melis'in sesi duyuldu. ''Ulaş Abi geldi!''
O kadar neşeli çıkmıştı ki sesi bir an kıskandım. Ben geldiğimde bu kadar sevinmemişti.
Odamdan çıktım ve dış kapıya doğru yürüdüm. Yetişkin Ulaş'ı görünce bir an duraksadım. O... O gerçekten de çok değişmişti.
Yüzünde yeni yeni çıkan sakalları, spor yaptığı belli olan vücudu, uzun olan saçlarıyla gerçekten de üniversite öğrencisine benziyordu. Sırtında gitar ve kulağında küpe eksikti.
Ulaş'a sarılan annem sonunda geri çekildiğinde göz göze geldik. Gülümsemeye çalıştım. ''Hoş geldin Ulaş Abi.''
Benden sekiz yaş büyük biriyle evleneceğim ama benden beş yaş büyük birine abi diyorum. Ne ironi ama!
Ulaş bana gülümserken kollarını açtı. Gözlerimi devirirken yüzümde gerçek bir gülümseme oluştu.
Ona sarıldım. Benden beş ya da on santim uzundu. Başım göğsüne geliyordu ve bu beni küçüklüğüme götürmüştü bir an için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE KADIN
Novela JuvenilKoruma iç güdüsü yüzünden bir yalan söylemek insanın hayatını ne kadar değiştirebilirdi ki? Hikayenin kapağını hazırlayan @lorderme 'ye çok teşekkür ederim. © Tüm hakları saklıdır.