24. Bölüm

994 43 4
                                    

Herkese Merhaba! Yeni bölümün gelmesi gecekti. Bu yüzden hepinizden özür diliyorum ve geçen bölümde sorduğum Mert mi, Batuhan mı sorusuna cevaplarınız için teşekkür ederim. İnşallah bölümü beğenir ve yorumlarsınız. 

İyi okumalar...

Sabah vücudumdaki berbat sızıyla uyandım. Her yerim ağrıyordu ve kendimi çok kötü hissediyordum. Terlemiştim. Kendimden tiksinerek yüzümü buruşturdum.

Doğrulurken yanımda uyuyan Mert'i fark ettim. Bir bebek gibi uyuyordu. Yastığına sarılmış ve yüzü bana dönüktü. Ah, keşke bana gerçekten aşık olduğuna inanabilseydim.

Aslında onu sevmeyi deneyebilirdim. Onunla birlikte olabilirdim ama bu benim canımı yakardı. Sevmediğim biriyle sadece ona acıdığım için birlikte olamazdım. Mert'e acıyor muydum? Biraz. Beni seviyordu -ki daha gerçekten sevdiğine inanmıyorum.- ve ben onun bu sevgisine karşılık veremiyordum.

Derin bir nefes alıp düşüncelerimden sıyrılmak adına yataktan yavaşça kalktım. Sessizce odanın içinde bulunan banyoya doğru yürüdüm. Acilen sıcak bir duşa ihtiyacım vardı. Yaz mevsiminde olduğumuzu biliyorum ama ben bunu önemsemeden her zaman çok sıcak su ile duş alırdım. O kadar sıcak ki bazen bacaklarım kıpkırmızı olarak duştan çıkardım.

Duş aldıktan sonra banyonun kapısını çok az açıp içeriye göz gezdirdim. Mert hala uyuyordu. Bunun verdiği rahatlıkla hafifçe sırıttım. 

Bornozu sıkıca tutup odaya yavaşça yürüdüm. İç çamaşırlarımı hızla aldığım gibi bir şort ile bol bir tişört alıp banyoya tekrar girdim. Bu aksiyon ile nefes alış verişim hızlanmıştı.

Banyoda giyindikten sonra ıslak saçlarımı kurulamaya başladım. Bu işimde bittiğinde banyodan ikinciye çıktım. Bu sefer Mert yoktu. Her halde ben saçlarımı kuruturken gitmiş olmalıydı. Çünkü saçlarımı kurutmak gerçekten uzun sürüyordu.

Saçlarımı sağ taraftan topladım. Kendime odanın içinde bulunan boy aynasından baktım. Yüzümün solgunluğunu görünce dudak büzdüm.

Hızla makyaj mahzemelerini çıkarıp hafif bir makyaj yaptım. Odamdan çıkmak için harekete geçmiştim ki yatağın yanındaki masada telefonumu fark ettim. Telefonumu aldım. Saate baktığımda on iki buçuğa gelmekte olduğunu görünce lanet ettim.

Odadan çıktım. Merdivenlerden inerken Efe'yi salona girmek üzere olduğunu gördüm. Hala Efe ile aramızın soğuk olmasından memnun değildim. 

Efe salona girmeden ''Hey!'' diye seslendim. 

Efe ifadesiz bir şekilde bana dönünce gözlerimi devirme isteğimi bastırdım. Tek kaşını kaldırıp bana ne var bakışını attığında çoktan onun yanına gelmiştim.

''Günaydın.'' Efe derin bir nefes alıp bana cevap vermeden salona girdiğinde mal gibi ortada kaldım. Bu çocuğun bu tavırları beni sinir ediyordu. Batuhan'dan bile soğuk davranıyordu.

Aklıma Batuhan gelince ister istemez kızardığımı hissettim. Direk olarak öpüştüğümüz ana gitti aklım. Lanet olsun! Neden unutamıyordum ki?

Başımı iki yana sallayarak kendime gelmeye çalıştım. Gülümseyerek salona girdiğim gibi Pınar'ın boynuma atlaması bir oldu. Bir an dengemi sağlayamayıp sendelesem de hızla toparlandım. 

Pınar geri çekildiğinde yüzünde kocaman bir sırıtmayla bana bakıyordu. ''Geçmiş olsun. Hepimizi çok korkuttun. Nasılsın? Daha iyi misin?''

Dudağımın bir kenarı havaya kalktı. ''İyiyim, teşekkür ederim. Her ay bir kere olur bu.''

Pınar endişeli gözlerle beni süzdü. ''Neden ki?''

GECE KADINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin