40. Bölüm

830 48 5
                                    

Vay canına! İki günde bu kadar çok oy beklemiyordum! Ben de bu yüzden yeni bölümü biraz daha çabuk yazdım.

İyi okumalar...

Uyandığımda üzerimde bin ton ağırlık varmış gibi hissettim. Göz kapaklarım kapanmak için dirensede zorlukla onları açık tuttum.

Yataktan doğruldum. Saate baktığımda on bire geldiğini gördüm. Aslında bu kadar çok uyuyan biri değilim. Erken kalkarım hep ama bugün fazla yorgun hissediyordum kendimi.

Yanıma baktığımda Batuhan'ı göremedim. Ne zaman uyanmıştı acaba? Hayal kırıklığıyla iç çektim. Onu uyurken görmek istiyordum. Hikayelerde olduğu gibi onu öpücüklerimle uyandırmak istiyordum ama söz konusu Batuhan ise bu pek mümkün olmuyordu.

Dün yağmur yağmasına rağmen bugün hava oldukça sıcaktı. Kot şortlarımdan birini ve beyaz tişört giydim. Odamdan çıktım.

Merdivenlerden inerken bugünkü plan için heyecanlıydım. Kılık değiştirip Arıf'ın kumarhanesine girecektik. Eğer anlarsa ölmüşüm demektir.

Yuntkundum ve mutfağa girdim. Ada kahvaltı ediyordu. Beni görünce gülümsedi. Gülümsedim. ''Diğerleri neredeler?''

Ada elini sallayıp umursamaz bir tavır takındı. ''Ege ve Çağatay bize birkaç eşya almaya gittiler. Batuhan'ı görmedim. Mert ise nereye gittiğini söylemedi.''

Sonlarına doğru sesi fısıltı şeklinde çıkmıştı. Bu kız gerçekten de Mert'i seviyordu. 

Hemen yanına oturdum. ''Dün akşam ne oldu? Batuhan, Mert ile kalacağını söylemişti.''

Ada iç çekti. ''Evet, sen uyumak üzereyken Batuhan odaya geldi ve Mert ile uyumamı söyledi. Ben Mert'in yatağında yatarken o koltukta yattı. Sabah da yüzüme bakmadan gitti. Ne oluyor bu çocuğa anlamıyorum. Eskiden hiç böyle değildi.''

Gözlerimi kaçırdım ve önüme konulan meyve suyunu içmeye başladım. Allah'ım, bu çocuk ne zaman akıllanacak? Ada gerçekten de çok güzel bir kızdı. Mert'in onu göremediğine inanamıyordum.

Saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdım ve peynirimden yemeğe başladım. Bir müddet sessizlik içinde kahvaltımızı ettik.

Kapının aniden açılmasıyla yerimden sıçradım. Ege ve Çağatay gelmişti. ''Selin'i aradım. Birazdan burada olur. Makyajınızı o yapacak.''

Ege elindeki poşeti bana uzatırken konuşmuştu. Poşeti aldım ve içindekilere bakmaya başladım. Peruklar ve makyaj malzemeleri vardı. İç çekip poşeti sandalyemin yanına koydum.

Bu sırada Çağatay konuşmaya başladı. ''Kasanın yeri Arıf'ın özel odasında. Şifresini size oraya varınca mesaj atacağım.''

Ada'nın sesini duyunca başımı kaldırdım. ''Biz hazırlanalım.''

Başımı sallamakla yetindim. Poşeti alıp odama çıktık. Ada kısacık eteğe bakarken yüzünü buruşturdu. ''Aman Allah'ım! Bunu giyersem götüm görünür benim!''

Kıkırdadım. Bu sırada elimde neredeyse olmayan tişörtü tutuyordum. ''Sürtük olmamızı istiyorlar herhalde. Şuna baksana!''

Ada başını iki yana salladı. ''Ege almıştır kesin bunları. Piç kurusu!''

O Ege'ye hakaret ederken ben siyah bir peruğa bakıyordum. ''İsimlerimizi de değiştirmemiz gerekiyor sanırım.''

Ada gülümsedi. ''Hep ismimin Ela olmasını isterdim.''

Dudak büzdüm. Benim ki ne olabilirdi ki? ''Sence benim ismim ne olmalı?''

Ada bir müddet beni süzdü. ''Ceren nasıl?''

GECE KADINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin