"Bir Proje Aşk"

1.3K 132 2.7K
                                    

Eylül'ün ilk haftasında İstanbul, sıcak bir güne merhaba demişti; havanın güneşli ve sıcak olduğunu fırsat bilen insanlar, kendilerini dışarıya, alışveriş merkezlerine, kafelere ve parklara atmışlardı. Trafik, her geçen gün daha da artıyor; parası olan araca yatırıp ve o araçla fors atmak için binip sokaklara, caddelere ve yollara vermişti. Bu yüzden trafik, içinden çıkılmaz bir hal almıştı. Gökyüzündeki bulutlar da sanki sıcaktan bunalmış da kendilerini korumaya almış gibi dağılmış, gökyüzüne berrak bir suret bağışlamıştı.

Metropolün en lüks ve şaşalı bir alışveriş merkezinde insanlar, bir şeyler almasa da öylece dolanıyor; giydikleri elbiselerle, taktıklara ziynet süsleriyle gösteriş, hava atma ve kendini beğenme uğruna caddelerde ve sokaklarda dolanıyorlardı. Karınca misali yürüyorlar, saf safa dizliyorlar ve meydanlara akın ediyorlardı ama karıncalar dahi rızkının peşinde, ekmeklerinin peşinde koşuyor ve onun için enerji harcıyorlardı. Lakin insanlar, rızıktan öte ezik bir tavırla meydanlarda boy gösteriyorlardı.

Alışveriş merkezinin bir kafesinde, yoğun bir kalabalık vardı; takriben ellili yaşlarda, seyrek kır saçlı ve tüysüz suratlı, şık elbiseleriyle cüzdanının ebadını belirleyen bir adam, etrafında pervane olan korumalar eşliğinde oturmuş ve karşısında oturan siyah saçlı, takriben otuzlu yaşlardaki beyaz tenli kızıyla sohbet etmeye çalışıyordu.

"Baba, bu kadar şatafata ne gerek var?" diye sordu kızı, adamın suratındaki ince tebessüm:

"Benim düşmanlarım var Gaye! Dışarı çıkalım diye tutturdun, ben seni tek başına dışarı nasıl salarım? Okula bile bu adamlarla gidiyorsun!" diye Gaye'ye yol aldı. Gaye, elini havaya kaldırıp hava atar bir edayla:

"Tabi ya, düşmanımız çok baba! Ünlü işadamı Hamdi Çeliker'sin sen! Nasıl düşmanın olmasın?" deyince Hamdi, hafif bir kıkırtıyla:

"Abartıyorsun kızım!" dedi.

"Abartmıyorum baba! Ya şu adamlara bak! Şu tiplere bak! Sanırsın FBI mübarekler!"

"Sıkıntın geçtiyse, haydi kalk eve gidelim! Öğleden sonra toplantım var!"

"Baba! Tek başıma bir şey yapamıyorum, arkadaşlarımla görüşemiyorum, insanlar içinde rahat hareket edemiyorum, daraldım ya! Rahat bir nefes ver lütfen!"

"Annenin bana en büyük yadigarı sensin kızım! Seni gözümden bile sakınıyorsam, bil ki sana zarar gelmesin diye yapıyorum! Neden anlamak istemiyorsun?"

"Ben, Hukuk Fakültesi okuyan, henüz hayatının baharını yaşayan bir genç kız olarak baba, senden istirham ediyorum! Lütfen bana rahat ver!"

"Rahat olman için bunca şeyler yapıyorum zaten!"

"En iyisi eve gidelim baba! Burada senden de rahat yok!"

"Kalbimi kırıyorsun kızım!"

Gaye, başka şeyler de söylemek istiyordu ama dili dönmedi; çantasını toparlamakla meşgulken Hamdi, bir adamına hesap ödemesi için talimat veriyordu, kızının aldığı eşya paketlerini almak isteyen bir adam, Gaye'nin çatık kaşlarıyla muhatap olunca duruldu. Hamdi, adamını görüşten çıkardı ve:

"Götür arabaya bırak!" diye talimat verirken Gaye, öf püf içinde ayağa kalktı ve çantasını koluna taktı. Hamdi, adamlarına kaş göz işareti yaptı ve adamlar, ordu gibi dışarı çıkarken Gaye, sıkılganlığını artıran bir nefesle babasına döndü.

"Resmen kendimi kraliyet ailesinden sandım baba! Bari bu kadar korumayla gezme, çok dikkat çekiyor ve girdiğimiz her yerde büyük bir kalabalığa neden oluyor! Esnafları da düşünmek lazım!"

HAYATIMIN GAYESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin