"Elveda Kurul"

44 10 73
                                    

“Efendim Gaye!” diyen Kenan, sanki hiçbir şey olmamış ve her şey normal yolundaymış gibi seslenince Gaye’nin tepesi daha da attı. Kaşlarını çatarak Canan’da olan bakışlarını Kenan’a çevirdi ve dişini gösterdi.

“Bu ne saçmalık? Bu samimiyet nerden geliyor ya? Nasıl böyle yakın olabiliyorsunuz?”

Gaye’nin tiz sesi, balkon pervazından aşağı atlayıp korumaların başlarını yukarı çevirmesine vesile olurken Canan, bir gözünü kısarak ona adapte oldu. Kenan, sıkıntıyla derin bir nefes alırken Gaye, onlara doğru bir adım daha atarak:

“Siz misafir olduğunuz evin erkekleriyle böyle samimi mi olursunuz?” diye sorar sormaz Canan, iri gözlerini Kenan’a dikti. Açıkçası Kenan’ın bir şeyler söylemesi, bu duruma bir aydınlık getirmesini bekliyordu ama Kenan, sıkıntıyla oflayıp puflamaktan başka bir şey yapmıyordu. Kenan biliyordu ki iki kadının arasına girmek, iki ateş arasına girmekten farksızdı. Eğer Canan’ı savunup Gaye’ye diklenirse, Gaye’den ömrü billah çekerdi; şayet Gaye’nin tarafını tutup Canan’a oklarını savurursa, o zaman da vicdanı onu rahat bırakmazdı. En iyisi diye düşünerek kendini kenara çekti ve iki kadına baktı. Canan, bir şey yap dercesine göz süzünce Kenan, bakışlarını ondan almak zorunda kaldı. Gaye,

“Konuşsana Kenan, bir şey desene be!” diye çıkışınca da Kenan, ağzına fermuar çeker gibi yapıp kaşlarını oynattı. Derin bir nefes alan Canan, sinirle süslenmiş kahverengi kahve kokulu bakışlarını Gaye’ye çevirerek ve diline de sert bir ton katarak dudaklarını araladı.

“Saçmalamayın Gaye Hanım, biz sadece iki medeni gibi konuşuyorduk! Her şeyi yanlış anlamak zorunda mısınız siz? Belli ki Kenan’ı çok seviyorsunuz, onu anladık! Ama bu kadar da kör olmayın! Aşkın gözü kördür, anlar ve saygı duyarım; lakin sağır duymaz uydurur edasına da bürünmeyin lütfen! Sadece refleks olarak ikimiz de aynı anda yerimizde doğrulduk ve haliyle birkaç saniyelik bir yakınlaşma çarptı gözünüze! Ne ötesi mevcut bu saçmalığın ne de atisi! İstirham ederim kendinize gelin!”

Gaye kaşlarını çattı.

“Asıl sen kendine gel be! Buldun tabi bal gibi çocuğu!”

Burada Kenan, elini kaldırıp gülümsedi.

“Teşekkürler!”

İki kadının sert bakışları ona çevirilince sustu, köşesine çekildi ve kendisini sessize aldı. Canan, sinirden gülümserken Gaye, öfkeyle gürlüyordu.

“Nişanlı falan fark etmez diyorsun!”

“Yeter be! Bu rezalete bir dakika bile katlanamam!”

“Bak bir de yazar havasına girdi. Ben de yazarım ya ne olacak ki? İki kitap yazdın diye ne bu havalar?”

Derin bir nefes alan Canan, sinirle Gaye’ye doğru yürüyünce Kenan, haliyle bir ürktü. Yerinde doğrulup hani belki bir kargaşa olur da mani olurum edasıyla onlara yakın dururken Canan, Gaye’nin burnunun dibinde durdu.

“Sen güzel yazarsın, emin ol! Kıskançlığın kitabını hayli güzel yazarsın!”

Gaye, suratına tokat yemişçesine irkilirken Kenan, dudaklarını ısırıp Gaye’nin ne yapacağını merakla bekledi. Yutkundu Gaye, belli ki ağrına ve zoruna gitmişti. Bir şey demesi gerekiyordu, diyemiyordu ve öylece susuyordu. Kenan hayret etti, ilk defa biri Gaye’yi susturmayı başarmıştı. Hamdi Çeliker’in biricik kızı ve hukuk fakültesi öğrencisi, avukat adayı Gaye Çeliker, kalemi güçlü bir yazarın çarptığı lafın altında resmen ezilmişti. Bir şey demeyen Canan, Kenan’a dönerek:

HAYATIMIN GAYESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin