"Ecelinin Koynunda"

60 11 6
                                    

Odadan çıkmış ve telefonu kulağına dayamış olan Felemez, Hıdır’ın:

“Ağam, kötü şeyler oldu!” diye duyulan sesiyle, derin bir nefes alarak:

“Ne oldu?” diye sordu.

“Biri geldi ağam! Sanırım Hamdi Çeliker bu! Kenan için gelmiş ve amcanın yanında şu an!”

“Bir adamla baş edemiyor musun Hıdır, kafana sık o vakit!”

“Bu adam, sandığın adamlardan değil ağam! Arkası derin olmasa, öyle elini kolunu sallayarak gelmezdi.”

“Kenan da kendine çok güveniyordu. Ama bak ne oldu? Bitik biri şu an! Kafana takma Hıdır, amcam icabına bakar!” deyip telefonu kapatan Felemez, karşısında duran Sebastian’ın:

“Sorun mu var dostum?” diye sormasıyla:

“Var ama aşılmayacak gibi değil!” dedi.

“Nedir sorun?”

“Hamdi Çeliker mi ne? O gelmiş!”

“Nerde?” diye soran Sebastian, iri gözlerini Felemez’in suratında gezdirince Felemez, onun bir planının olduğunu hemen çaktı. Gözlerini kısarak suratını incelerken Sebastian, derin bir nefes alarak cevap beklediğini görsele döktü.

Ağlamaktan bitap bir hale düşmüş, gözyaşlarından yanakları ıpıslak olmuş ve adeta kendinden geçmiş bir haldeydi. Bebeği gözlerinin önünden gitmiyordu Afra’nın; kucağında öyle cansız, hareketsiz ve nefes almadan durması geldi gözlerinin önüne, tepkisiz yavrusunu sarsıp durmuş ama nafileydi. Bebesi zehirlenmiş ve canından olmuştu. Neden, sebebi neydi? Sadece korktu, kaçtı ve başına bu geldi. Suriye’de ölen kocasından kalan tek yadigârdı bebesi, yavrusu ondan hatıraydı ve onun kokusunu duyar gibiydi her kokladığında ve siması onu anımsatırdı kadına. Hisli bir şekilde derin bir iç çekerken yüreğine baskı yapan sancı, hıçkırmasına neden oldu. Nedense Şükrü, o saatten sonra yanına varamaz, gözüne görünmez olmuştu. Kayıplardaydı resmen ve Afra, içten kendine söz verdi. Dudaklarını ısırarak:

“Kısasa kısas…” diye mırıldandı.

Kenan, gözleriyle etrafı yokluyordu. İşine yarayacak bir şey, bir cisim arıyordu. Bu kalın ipleri kesebilecek delici, kesici bir cisim ararken duyduğu ayak sesleri, onun toparlanmasına neden olmuştu. Kapının açılmasıyla, gözlerini kapıya dikerek baktı. Sebastian, yanında Felemez’le içeri girerken:

“Hamdi gelmiş, gözün aydın Kenan!” deyince Kenan, tebessüm ederek:

“Benim değil, sizin gözünüz aydın o zaman!” der demez Felemez, dişlerinin arasından:

“Bu kadar çok mu güveniyorsunuz kendinize?” diye sordu. Başını sallayan Kenan,

“Önce Allah’ımıza Felemez, önce O’na güveniyoruz! Sonra kendimize…” deyince Felemez, alaylı gözlerini Sebastian’a çevirdi. Sebastian, derin bir nefes alarak:

“Ah bir hata yapılmış Kenan! Gaye, ben gelmeden benden habersiz İstanbul’a yollanmış! Kıl payı kurtulmuş yani! Ama sen, maalesef kurtuluşun olmayacak!” dedi. Bir kaşını oynatan Kenan,

“Haklısın Sebastian, kurtuluşum olmayacak!” deyince Sebastian başını sallarken Kenan,

“Sen ölmeden…” diye lafını bitirir bitirmez, Sebastian’ın yüz ifadesi değişti. Felemez, dudak bükerek:

HAYATIMIN GAYESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin