"Fena Oyun"

396 59 1K
                                    

“Damadın diyorum Hamdi, elimde şu an!”

Hamdi, bakışlarını Gaye’ye çevirdiğinde kızının meraklı bakışlarıyla karşılaştı. Hemen kendini toparlayıp:

“Ne damadından bahsediyorsun sen?” diye sordu.

“Elimdeki kimliğe göre adı, Kenan Karabey’miş! Geçen akşam kızını kurtarmış! Helal olsun Hamdi! Yaman bir delikanlı bulmuşsun! Ha kaybeder misin, orası sana kalmış!”

Hamdi, yutkundu. Telefonun kapanma sesiyle, hiddetli bir şekilde:

“Alo, alo, alo!” diye bağırdı ama ses seda yoktu.

“Ne oluyor baba?”

Kızının titrek bir sesle sorduğu soru, Bahri’nin kısık gözlerle ona bakması, içinden çıkılmaz bir halde olduğunun kanıtıydı. Hamdi, derin bir nefes alıp toparlanmak istedi. Kısık bir sesle:

“Onu almış şerefsiz!” deyince Bahri, gözlerini kısarak:

“Kimi Pars?” diye sordu. Hamdi, söylemekte ısrara etti.

“Payidar, Kenan’ı almış!”

Gaye, başka bir şey hatırlamadı; gözleri karardı, başı döndü ve bedeni titredi. En son duyduğu, babasının:

“Kızım!” diye seslenmesi oldu. Sonra da karanlık bir perde, bütün sirayetini kapladı.

***

Tarabya civarındaki eski bir depoya getirilmişti Kenan; yaka paça bağlanmış, ellerinden zincirlerle bağlanarak arkasındaki duvara, dimdik ayakta duracak biçimde sabitlenmişti ve otoparkta ilk kafa attığı adam, ona yumruklarla girişmişti. Ağzı yüzü kan revan içinde kalan Kenan, mecali tükenmiş bir şekilde inliyor; şakağından yanaklarına damlayan kanlar, çenesinden boynuna doğru yol alıyordu. Adamın yumruğu, bu sefer gözünde yıldızlar çakarcasına inerken Kenan, burnundan ağzına damlayan kanları tükürdü. Zor bela bir şekilde:

“Bu kadar mı koca oğlan? Bütün gücün bu mu?” diye sordu. Adam, tam vuracakken bir ses:

“Dur Rıfat, dur!” diye ortamda çınladı. Kalın bir erkek sesiydi, soğuk bir etki bırakıyordu kulaklara ve Rıfat denilen adamı da durdurmuştu. Kenan, duyduğu ayak seslerinin kime ait olduğunu öğrenmek için karşıdaki kapıya doğru baktı. Şakağındaki kanlar, gözlerine ilerlerken bakışlarını kaçırmak zorunda kaldı. Bir gölge belirmişti önünde, uzun bir boya sahipti ve kalın bir cüssesi vardı.

“Kimsin?” diye cılız bir sesle soran Kenan; çatık kaşlı, ela gözlü, beyaz tenli ve orta yaşından ötürü hafif kırışmış suratlı bir adamın:

“Adamlarını pert ettiğin kişiyim!” demesiyle:

“Sen de mi pert olmak istiyorsun?” diye sordu. Rıfat, yanağını sızlatacak bir tokatla cevap verirken adam, Rıfat’a dönüp:

“Ben sana vur dedim mi?” deyince Rıfat, geriye sindi. Adam, Kenan’a odaklandı.

“Bana bak Kenan Karabey! Ben, yoluma çıkanları yolumdan kaldırmasını severim! Beni sevindirdin! Hamdi’yle arama, bile isteyerek mi yoksa bilmeden mi girdin, bilemem! Ama bildiğim şey, aramıza giren, aramızda kalır ve ezilir. Şu anki halin, bunun en güzel örneği! Şimdi soruyorum sana! Senin, Hamdi’yle veyahut kızıyla ne gibi bir bağlantın var?”

“Wi-Fi…”

Adam, gözlerini kıstı.

“Ne Wİ-Fi’si lan?”

HAYATIMIN GAYESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin