"Sinek Üçlü"

52 11 4
                                    

VİRANŞEHİR

Deponun koridorunda ilerlemekte olan Felemez, Şükrü tarafından zorla götürülmekte olan Gaye’nin arkasından bakarken suratındaki sinsi ifade, geniş bir gülümseme halinde iyice maske gibi her yeri kavramıştı. Çalan telefonu, onu bir noktada durdurdu. Cebindeki telefonunu çıkarırken o sırada Afra, bir köşede durup onu izlemeye aldı. Felemez, kadından habersiz bir şekilde telefonu açarak:

“Söyle dostum!” dedi. Afra, kucağındaki bebeğiyle Kenan’ın tutulduğu bölmeye yavaşça adımlarını atarken Felemez, tiksinç bir kahkaha savurup:

“Ben de senden haber bekliyordum, ne zaman geleceksin?” diye telefondakine sordu. Afra, iyice bölmeye yaklaştı. Kapıda kimse yoktu, şansı yaver gidiyordu ve hafif aralık olan kapıdan içeri bakarken Kenan’la göz göze geldi.

“Paket hazır, gelince alırsın!” diyen Felemez, telefonu kapatıp cebine koyduktan sonra arkasına dönüp baktı. Kimsenin olmadığını ve bölmenin kapısının kapalı olduğunu görünce adımlarını sıklaştırıp dışarıya doğru ilerledi.

“Afra!” diye inleyerek seslenen Kenan, kadının irkilmesine neden oldu. Bir çırpıda içeri girmiş, kapıyı üstüne kapatmış ve sırtını kapıya dayayarak derin nefesler alıp vermişti. Kenan’a doğru yürüyerek yutkundu ve Kenan, gözlerini kısarak kadını izlemeye aldı. Afra, onun karşısında durduğunda:

“Adımı nerden biliyorsun?” diye cılız bir sesle sordu. Kenan, derin bir nefes alarak:

“Biliyorum işte, uzun mesele!” diye fısıldadı.

“Sen kimsin?”

“Kenan… Ben Kenan!”

“Sen de Suriyeli misin?” diye soran Afra, bir ara dönüp kapı tarafına baktı. Kimsenin gelmediğine emin olunca Kenan’ın:

“Değilim!” demesiyle:

“Ağa senden ne istiyor?” diye sordu.

“Bilmiyorum, bana yardım et lütfen!”

Afra, tedirgin bir şekilde etrafına bakındı. Kenan’ın gözleri, ilerdeki masanın üstünde duran su dolu sürahiye takıldı. Yutkunarak:

“Su verir misin?” deyince Afra, hemen işe koyuldu. Sürahiye doğru yürürken Kenan, kadını izlemeye aldı. Sürahiden bardağa su dolduran Afra, kucağındaki bebeği de bir sandalyeye bırakmıştı. Hızla Kenan’a doğru yürüdü. Bardağı ona içirirken Kenan, sanki orucunu yeni açan biri gibi kanarcasına içerken kadın, acımsı gözlerle onu izledi. Suyu bitiren Kenan, birkaç saniye gözlerini yumup kendine gelmeye çalıştı. Kadının:

“Nerden geldin, buralısın?” diye sormasıyla Kenan, gözlerini açarak:

“İstanbul’dan geldim, buralı değilim!” der demez Afra, aniden yerinden sıçradı. Ağzı kulaklarına vardı, sevinci taklalar attı ve keyfi kat be kat arttı. Kenan’ın bağlı ellerini sımsıkı tutarak:

“Benim ablam orada, evlidir! Beni ona götür!” deyince Kenan, yutkunarak:

“Eğer kurtulursam, söz veriyorum sana götüreceğim ona seni! Yeter ki bana yardım et!” dedi.

“Ne yapayım?”

“Okuma yazman var mı? Türkçe biliyor musun?”

“Bilmiyorum! Ama Arapça iyi!”

Başını sallayan Kenan, etrafına bakınarak:

HAYATIMIN GAYESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin