"Canlı Yayın" (Sezon Finali)

91 11 3
                                    

Kavacık…

İçeri giren Hamdi, adımlarını attı; bakışında durgun bir ifade, yürüyüşünde bir katılık ve duruşunda bir ağırlık söz konusuydu. Bir masanın önünde durduğunda, içeriyi kaplayan tok bir ses peyda oldu.

“Senin Ruslarla alıp veremediğin ne?”

Hamdi; kafasında siyah bir fötr şapka olan, çenesi kırlaşmış ama diğer sakal kısımları hâlâ kapkara olan, esmer tenli ve hafif kırışık suratlı adamın karşısında durmuştu.

“Ben değil, Ruslar bana yanlış yaptı efendim!”

“Ruslar, önceden müttefikimiz, aynı yolda yoldaşımızdı Hamdi! Ama sen, Kurul’un başına gelir gelmez, bu ittifakı bozdun! Sebebini öğrenebilir miyim?”

“Her zaman size layık olmaya çalıştım Tuğra Bey! Size ve Yediler’e layık olmak için, var gücümle uğraştım! Ama gelinen noktada Ruslar, benim ezeli ve ebedi düşmanımdır.”

“İşte ben de bunun sebebini öğrenmeye çalışıyorum Hamdi! Senden önceki Pars, Ruslarla arası çok iyi ve hatta su sızmazdı. Ama sen gelir gelmez, Ruslarla olan bütün anlaşmaları askıya aldın, tek taraflı feshettin! Neden?”

“Ruslar, benim kanımı döktü efendim! Karım Nezaket’e yapılan suikasttan haberiniz vardır muhakkak! İşte onun yerine beni hedef alan ama sehven karımı öldürenler, Ruslardı. Ben de direkt Ruslarla düşman olmamak için, bütün anlaşmaları, ittifakları feshettim! Bu benim hakkım, benim hükmümdür.”

“Yediler, neden bunu bilmiyor? Ben neden bunu bilmiyorum?”

“İnisiyatif aldım ve uyguladım.”

“Şimdi ben de sana son sözümü söylüyorum Hamdi Çeliker! Eğer bizzat Yediler’in emrinde hareket eden, onların çıkarları, emelleri doğrultusunda iş gören ve varlığını bugüne dek sürdüren Kurul’un başında kalmaya devam etmek istiyorsan, Ruslarla aranı düzelt! Bütün anlaşmaları, sana fatura kesilmesine bile razı olarak imzala ve ittifakı yeniden inşa et! Aksi takdirde koltuğun, bir başkasına konfor sağlayacak!”

Lafının bitmesiyle Tuğra, elini sallayıp konunun kapandığını gösterdi. Hamdi, derin bir nefes alırken bakışları, ne kadar zorda olduğunun nişanesiydi. Adımlarını gerisin geri atarken Tuğra, katı gözlerini ona dikmiş ve kırpmadan onu izliyordu.

***

Bir depoya getirilmişti; elleri ve ayakları bağlanmış, bir sandalyeye oturtulmuş ve karşısına da bir sandalye çekilerek bekletilir hale getirilmişti Nazım. Suratında ince bir tebessüm, kendine sonsuz güvenen bir tipi ve oldukça havalı bir ihtişamı söz konusuydu. Musa, yanında Kenan’la birlikte ona doğru gelirken Nazım, iyice yerinde dikleşerek bekledi. Musa, gözlerini Nazım’a dikerek Kenan’a hitaben:

“Bu adam, bildiğin basit teröristlerden değil! Eğer bir amacı olmazsa, kendine bu kadar güvenip yanıma kadar sokulmaz! Muhakkak bir iş peşinde!” dedi. Kenan, derin bir nefes alarak:

“O işin ne olduğunu çözmek, senle Kaytan’ın elinde!” dedi.

“Doğru! Ama Kaytan, şu ara başka birinin peşinde! Çekiç… Onu da bulursak, okeye dördüncü tamamlanır.”

“Biz yancı oluyoruz o zaman, ha reis?”

“Yancı mancı, idare edeceksin artık!”

Nazım’ın karşısında durduklarında Nazım, başını hafifçe sallayarak:

“Sohbetinizi bölmeyin lütfen! Ben dinlemem!” deyince Kenan, sesini etmeden lafı Musa’ya devretti. Musa, sandalyeye zor bela oturarak:

HAYATIMIN GAYESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin