"Sakın Ölme Gaye"

99 12 5
                                    

Gaye’nin gözlerinden akan yaşlar, ne kadar acı çektiğinin ifadesiydi; bacağını sıyırıp geçen kurşun, gözlerinden damlalar akıtırken ağa, hıncından ağzı kulaklarına varmış bir şekilde Hamdi’ye bakıyordu. Hamdi, yanaklarını mesken tutan gözyaşlarını salıvermiş, erkeklik ve Pars’lık onurunu bir kenara atıp kızı için damlalar damıtıyordu. İvana’nın suratında beliren keyif izlenimleri, Jardel’in sırıtan çehresi, ağanın pişmiş kelle ifadesi, Gaye’nin çektiği sancıları umursamadıkları anlamına geliyordu.

“İkinci kurşun, kızının kalbine saplanacak Hamdi! Ne kadar ciddi olduğumu, görmüşsündür galiba!” diyen ağa, namluyu tekrar Gaye’ye doğrulturken Hamdi, aniden:

“Sık ulan sık! Sıkmazsan adam değilsin! Ama benim kafama da sık! Beni sağ korsan, seni sağ komam! Sık ulan!” diye çıkışınca ağa, ne yapacağını şaşırdı. Silahı tutan elleri titrerken Hamdi, öfkeden çakmaklaşan gözlerle ağanın suratını izliyordu.

Biri, iki arkadaşının yanına gidip arkayı kontrol etmelerini söylerken birkaç kişi, tedbir amaçlı silahlarını kontrol ediyordu. Ön taraf, gerçekten de çok kalabalıktı. Nerdeyse on kişiden fazla vardı o tarafta ve hepsinin ellerinde makineli tüfekler vardı. O iki kişi, köşeye doğru yürüyordu. Onları gönderen adam, kısık gözlerle arkalarından bakarken o iki kişinin aniden yerlerinde kaldığını gördü. Kenan, ikisine aynı anda bıçaklar saplamış ve ellerindeki silahların iplerini kendi boynuna dolayıp onları da kendine kalkan etmişti. İki beylik silahını, artık ne olacaksa olsun dercesine ateşledi. İki kişiyi aynı anda indirirken onlardan gelen mermiler, kendisine kalkan olarak tuttuğu adamların sırtlarına saplanıyordu.

İzam Ağa ve diğerleri, duydukları silah sesleriyle irkildiler. Hamdi, birden:

“Bittiniz oğlum siz, bittiniz!” diye bağırırken ağa, yanındaki adamına:

“Çık bak lan!” diye gürledi. Adamı, hızla kapıya doğru koşarken temkinsizce çıktığı kapıdan, boylu boyunca yere düşerek ağaya cevap vermiş oldu. Tam Kenan’a cephe konumundaydı ve yediği mermiyle yere düşmüştü.

“Bunu sen istedin!” diyen ağa, ansızın Gaye’ye döndü ve:

“Yapma hayır!” diye bağıran Hamdi’yi umursamadan Gaye’ye mermi sıktı. Avazı çıktığı kadar:

“Kızım!” diye bağıran Hamdi, kızının acılar içerisinde çırpınışına yaşlı gözlerle bakıp çırpındı. Debelendi, sallandı durdu, tepreşti ama kurtulamıyordu. Ağa, eli ayağı birbirine dolaşmıştı. Gaye’yi karnından vurmuş, kız kendinden geçerken diğer ikisine dönerek:

“İşimiz bitti, gidelim!” diye seslenmişti. Her üçü, deponun arkasına doğru koşarken Hamdi, bağlı olduğu sandalyeden kurtulmak ve Gaye’ye ulaşmak için var gücüyle uğraşıyordu.

Kendisine kalkan olarak kullandığı adamlar, nerdeyse bir elek gibi delik deşik olurken Kenan’ın gözleri, ilerdeki tahta kasalara takıldı. Hızla o iki adamdan kurtulup üst üste ateş ederek ve birini indirerek tahta kasaların arkasına geçti. Her yere mermi yağıyordu. Adeta bütün silahlar ona çevrilmişti. Yerinden çıkamıyordu. Duyduğu araba sesiyle, birilerinin geldiğini sansa da arkasını dönüp baktığında, ağanın ve yanındakilerin korkudan kaçtıklarını gördü. Hatta ağa, Kenan’ı görünce silahına sarılmış ve onu vurmak için atağa geçmişti. Ama Kenan, ondan evvel davranıp ateş etti ve ağanın eline saplanan mermi, onun böğürmesine neden olmuştu. O sırada Jardel gaza basmış ve araç, hızla adamların arasından uzaklaşmaya başlamıştı. Kenan, giden aracın arkasından ateş ettiyse de vuramadı. Aklı hemen Hamdi’ye, Gaye’ye kaydı. Onlara ne olmuştu? Son bir gayretle yerinden çıkmak istedi ama kafasına dayanan namluyla, olduğu yerde kalakaldı. Bir adam dikilmişti tepesine, parmağı tetiğe doğru gidiyordu ve tam tetiğe basacaktı ki, kafasına saplanan mermiyle yere yığıldı. Kenan, kimin ateş ettiğine bakmak istedi. Fıçı’nın bir araçtan inip atağa kalktığını, Rıfat’ın mevzi tutup bir iki kişiyi indirdiğini ve diğer adamların hızla ateş ederek ilerlediğini görünce canlandı. Hemen yerinden çıkıp iki silahıyla ateşe geçti. Birini kafasından vururken Fıçı’ya:

HAYATIMIN GAYESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin