"Kes Yapıştır Hesabı"

53 11 9
                                    

“Baba ne oluyor, kim bunlar? Bizden ne istiyorlar baba?” diye sorularını sıralayan Gaye, ürkek gözlerini babasından ayırmadan dik bakıyordu. Hamdi, elinde buruşturduğu kâğıdı önündeki kül tablasına bırakırken:

“Korkma kızım, korkma! Ben ölsem bile, saçının teline zeval değdirmem!” diye fısıldadı. Gaye anlamıyordu, anlayamıyordu ve haliyle korkuyordu. Babasına verilen nota, bizden onun üstünden gönderilmişti. İçten içe bir ürperme de peyda olmuştu. Afra, bir şeyleri anlamaya, çözmeye ve çözümlemeye çalışırken aval bir şekilde bakmaktan başka bir şey yapamıyordu. Hamdi’nin,

“Afra, bana bir kahve yapar mısın?” demesiyle kendine geldi ve başını sallayarak kapıya doğru yürüdü. Gaye, saçlarını karıştırıp duruyor ve babasının neden böyle sakin durduğunu anlamaya çalışıyordu.

“Merak etme kızım, hiçbir şey olmayacak!” diyen Hamdi, masadaki telefonun çalmasıyla irkildi. Ekrandaki yabancı numara, kaşlarının çatılmasına ve gözlerinin kısılmasına neden olmuştu. Telefonu kavrayan eli, Gaye’nin meraklı bakışları arasında açarken Hamdi, tok çıkan sesiyle:

“Alo!” diyerek karşıdakinin konuşmasına zemin hazırlamış oldu.

“Biz sana, aradaki buzları erit ve yıkık köprüleri inşa et dedik; sen, restini çekip yumruğunu masaya indirdin Hamdi Çeliker!”

Tuğra’nın kalın sesi, onun yutkunmasını sağlamış, yüzüne koyu bir perde çekmişti. Bir gözü kızındayken, sesindeki tedirgin ifade kulaklarda çınlıyordu.

“Bana nota vermeniz, benim için bir çekidüzen sebebidir, anlarım; ama kızımı kullanmanız, benim zoruma gider, işte bunu anlayamam Tuğra Bey!”

“Canına bile kastımız olsa, içindeki kini bertaraf edemez, bunu biliriz! O yüzden canından daha kıymetli varlığına, kızına teğet bir dokunuş yapar, dikkatini öyle çekeriz! Kızının çantasından bomba da çıkabilirdi, kızın ölebilirdi de Hamdi! Bunları hiç düşündün mü? Ha düşünmediysen, şimdi düşünebilirsin!”

“Ruslarla aynı masaya oturacağım Tuğra Bey, bundan şüpheniz olmasın!”

“Şüphem yok, o anlaşma sağlanacak Hamdi! Dosyan elime geçti. Sağ olsun Tayfun Bey, gerekli araştırmayı zamanında yapmış ve bir dökümünü de bize yolladı. Ruslarla anlaş, Tayfun’u hoşnut et ve yoluna bakmaya devam et Hamdi Çeliker! Bu sana son ikazım!”

Kapanan telefon, öfkeli bir çift nazar ve burnundan soluyan bir Hamdi bırakmıştı geriye; Gaye, babasının değişen yüz hatlarından, hal ve davranışlarından kötü bir şeylerin olduğunu anlamış, sormaya cesaret edemez bir şekilde kendisinin belki bir izahat yapmasını diliyordu. Ama Hamdi, sessiz kalmaktan ve burnundan soluyup durmaktan başka bir şey yapamıyordu.

***

“Lan oğlum sen manyak mısın?” diye sorup bağıran Musa, Kenan’ın boğazını sıkıp dalmamak için kendini zor tutuyordu. Kenan da perişan bir halde, onun karşısında durmuştu. Beykoz’un gözden ırak ve tenha bir yerinde bir araya gelmişlerdi. Kenan, az kalsın içip kafayı çekerek Musa’nın yanına gelecekti ama yine bir hata yapmak istememiş, birkaç dal sigarayla yırtmıştı. Musa, sigara izmaritini yere atan Kenan’ın burnunun dibinde durdu.

“Bir şekilde bize haber verebilirdin lan!”

Kenan, derin bir nefes alarak:

“Öldüreceğini bilmiyordum, yemin ederim bilmiyordum reis! Bilseydim, Çekiç yerine kadını size bırakırdım. Ben nerden bileyim?” diye tısladı.

HAYATIMIN GAYESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin