"En Şereflimiz"

57 10 2
                                    

Ben bu dağın ağacıyım,
Ne tatlıyım ne acıyım,
Ben Mevla’ya duacıyım,
Derdim vardır inilerim!

Yunus Emre

🌎🌎🌎

Hamdi’nin telefonu, ısrarlı ve alacaklı gibi çalınca ortamdaki gergin hava, ufak bir dağılsa da Kenan, hâlâ bir şeylerden şüphe etmeye devam ediyordu.

“Buna bakmalıyım!” diyen Hamdi, telefonu açıp:

“Efendim avukat!” diyerek onların yanından ayrılırken Musa, omzunun üstünden Hamdi’ye baktı. Sonra da bir şey demeden hemen asansöre doğru yürüdü. Kenan, Hamdi’nin adamlarından dolayı Musa’ya fazla yaklaşmak istemediği için onun gitmesine müsaade etmişti. Adamlar, Musa’yı durdurmak istese de Kenan, boş verin dercesine bir el hareketi yapmış ve onları bundan vazgeçirmişti. Belli ki Musa, Hamdi’ye görünmek istemiyordu. Ama Kenan, bunun sebebini çok merak ediyordu. Bir ara sorarın düşüncesiyle yoğun bakım odasının camına doğru yürüdü. Adamlar da her bir yere dağılarak güvenlikle uğraşmaya başladı. Camın önünde duran Kenan, kendi kendine:

“Benim adım dertli dolap, suyum akar yalap yalap, böyle emreylemiş Çalap, derdim vardır inilerim!” diye mırıldandı. Gerçekten de dertliydi, gamı kasaveti akıyordu ve biliyordu ki bu, Hakk’ın bir emriydi. İnleyip dursa da, ah edip sızlansa da bu bir imtihandı ve bitene dek devam edecekti. Saçlarını karıştırıp derin bir nefes alarak sağ elini cama yasladı, sanki Gaye’ye dokunmak ister gibi bir ahvali vardı ve sesine de o ton yerleşmişti.

“Ben bu dağın ağacıyım, ne tatlıyım ne acıyım, ben Mevla’ya duacıyım, derdim vardır inilerim!”

Bir bahçede olduğunu fark etti Gaye, üzerinde bembeyaz bir libas vardı; yüzünde ışıldayan bir ışık huzmesi duruyordu, gülüşü baharlara davetiye çıkarıyor ve bakışı, her çeşit çiçekten bal almış bir arının memnun ifadesini taşıyordu. Bir derenin kenarındaydı, berrak bir suyu vardı derenin ve kenarlarında türlü çiçekler yeşermişti. Gaye, derenin kenarında bir taşa oturmuştu; gözlerini derenin suyuna dikmiş, kendi yansımasını acayip bir gözle seyrederken Kenan’ın sesini, ta uzak diyarlardan duyar gibi duydu.

“Dalda kestiler hezenim, bozuldu türlü düzenim, ben uslanmaz bir ozanım, derdim vardır inilerim!”

Başını kaldırıp etrafına bakındı Gaye, ses var ama Kenan yoktu, ayağa kalktı ve öteye beriye baktı. Onu bulma, görme umuduyla dere boyunca yürüdü. O yürürken ses, sanki daha yakınlaşır gibi oldu.

“Yunus bunda gelen gülmez, kişi muradına ermez, bu fanide kimse kalmaz, derdim vardır inilerim!”

Karşı tarafa baktı Gaye, Kenan oradaydı ve elini uzatmış, onun gelmesini bekliyordu. Yüzünde oluşan sıcak tebessüm, Kenan’ın ışıldayan gözleriyle buluştu. Gitmek istedi Gaye, Kenan’a varmak ve ona sarılmak istedi ama dere, köpüklerinin yükseltmiş ve onlara engel oluyordu. Kenan, ellerini indirmeden:

“Benim adım dertli dolap, suyum akar yalap yalap, böyle emreylemiş Çalap, derdim vardır inilerim!” diye seslendi. Gaye’nin diz çökmesi, akan dereye yenildiğini gösteriyordu. Kenan, oturup karşıdan ona bakarken Gaye, ağlamamak için kendini zor tutuyordu.

Hemşire ve doktorlar, Gaye’nin göz kapaklarının oynadığını fark etmese de Kenan, sanki bir işaret olarak ve bir sır olarak kabul etmiş ve yüzünde ışıldayan bir tebessümle Gaye’nin yüzüne odaklanmıştı. İnanıyordu Kenan, Gaye uyanacak ve ona tatlı bir şekilde gülümseyecekti.

HAYATIMIN GAYESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin