"Beni Kurtar"

102 22 175
                                    

Usulca araladı gözlerini; tepesinde yanan loş ışık, gözlerini kamaştırmıştı, beti benzi solmuş, halsiz düşmüş ve nerde olduğu, ne halde olduğu hakkında bir fikri olmamış bir halde, yavaşça başını sağ tarafa çevirdi Payidar. Hafif inledi; yarasından duyduğu sızı, yüzünü ekşitmişti, dişlerini sıktı ve sağ tarafında gördüğü tanıdık simayla irkildi. Kenan, yerinde doğrulup ona gülümsedi. Bu, minnet duyulacak bir iş yaptığını ve bununla övündüğü anlamına geliyordu.

“Nerdeyim ben? Ne oldu bana?” diye sayıklayarak sordu Payidar, Kenan’ı daha da gülümsetti bu soru ve derin bir nefes aldıktan sonra:

“Hatırlamıyor musun?” diye sordu. Hayır manasında başını salladı Payidar; Kenan, sırtını koltuğun sırt bölümüne iyice dayadı, ayaklarını birbirinin üstüne aldı ve hafifçe başını salladıktan sonra eteğindeki taşları dökmek için:

“Dinle o zaman, ben sana anlatayım!” diye lafa girdi. Payidar, gözlerini kısarak ona odaklanmıştı.

***

36 SAAT ÖNCE…

***

Gözlerini kadından ayırmıyordu Kenan; kırpmak nedir bilmeyen kirpikleri, sanki bir hortlak görmüş gibi irileşmiş gözleri ve soğuk ifadesi, kadının üstünden ayrılmıyordu. Etrafındaki telaş, endişe ve koşturmaca, zerre dikkatini dağıtmıyordu; kadın da öyleydi, gözlerini Kenan’a dikmiş ve bir put gibi cansız bir şekilde kalakalmıştı yerinde. Yorgo’nun merak dolu bakışları, kadınla Kenan arasında gezinip dururken Hamdi, bu atmosferi dağıtmak istemiş olacak ki, Kenan’ın karşısında dimdik dikildi. Her iki omzundan tutup:

“Kenan, kendine gel!” diyerek onu sarstı. O sırada Gaye belirdi kapıda; Kenan’ın robota bağlamış halini gördü, kötü bir şey olmuş sandı ve hızla ona doğru koştu.

“Kenan, ne oldu?”

Gaye’nin sesiyle kendine geldi Kenan, toparlanmaya çalıştı, kadından gözlerini zorla ayırdı ve etrafına bakındı. Hamdi, işin üstüne gitmeye karar verdi. Onun kolundan sımsıkı tutarak ve gözlerini onun gözlerine dikerek:

“Ne oldu Kenan?” diye sert bir sesle sordu. Kenan, ne diyeceğini bilemiyordu. Zira izahı yoktu yaşadıklarının, hissettiklerinin kelimelerle ve lisanlarla anlamı olmazdı anlatmaya çalışsaydı; o yüzden sustu, bakışlarını dikti Hamdi’nin yüzüne, Gaye’ye odaklandı ve tekrar başını öne eğdi. Bakışmak istemiyordu kadınla, yanındaki adamın Yunanca konuşmasına aldırmadı ve en iyisi, kendi işiyle meşgul olmak diye düşünerek:

“İyiyim Pars!” diye fısıldadı.

“Nasıl iyisin, bu nasıl iyi olmak öyle?”

Gaye’nin endişe ve korku barındıran soruları kuşatmıştı kulaklarını, zor da olsa gülümsemek zorunda kaldı ve bakışlarını ona çevirdi.

“İyiyim Gaye!”

İnanmak istese de, içinden inanmak gelmiyordu Gaye’nin; ama şimdilik üstelemeyecek, onun üstüne gitmeyecek ve sıkıştırmayacaktı. Elbet kendi anlatır düşüncesiyle, yavaşça geri çekildi. Hamdi, dönüp Rıfat’a odaklandı. Daha önemli bir mesele vardı ortada; Payidar, bilinmez bir şekilde ortadan kaybolmuş, öldü mü kaldı mı bilinmiyor ve Kenan’ın bu tuhaf halleri, onun beynine yumruklar sallıyordu.

“Nasıl oldu Rıfat, doğru düzgün anlat şunu?”

Rıfat, yutkunduktan sonra meseleyi anlatırken Kenan’ın gözleri, bir ara kaydı ve kadınla temasa geçti. Kadın, hâlâ ona bakıyordu; bakışlarında üzgünlük, pişmanlık ve hüzün emareleri olsa da Kenan, kendini ve duygularını aldatmak istemedi. Yüz çevirdi ondan, yanındaki Gaye’nin kokusunu, babasına çaktırmadan içine çekti ve belki de bu koku sayesinde, biraz da olsa kendine gelebildi. Gaye ona iyi geliyordu, meseleye odaklanmak en iyisi diye düşünürken Hamdi’nin:

HAYATIMIN GAYESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin