"Talih Evladım"

43 6 2
                                    

1 Ocak 2019…

Gözleri usulca aralandı; tepesinde yanan loş ışığın tesiriyle gözleri kamaşmıştı, kirpikleri bu yüzden üst üste kıpraştı ve sıkıca yumduğu gözlerini açmakta zorlanmıştı. Ama nerde olduğunu anlamak ve öğrenmek için gözlerini açmalıydı. Her ne kadar göz bebekleri yansa ve yeşerse de Hamdi, yavaşça gözlerini açmaya başladı. Floransın parlak ışıklarıyla muhatap olmuştu gözleri; bembeyaz boyayla bezenmiş bir tavanla ve griye çalan bir renge sahip olan bir duvarla yüzgöz olmuştu. Üstündeki kalın yorgan, boğazına dek dayanmıştı. Bir gölge belirdi yanında, gölgenin kime ait olduğunu öğrenmek için hafifçe başını sağa çevirdiğinde gördüğü yüzle kaşları çatıldı. Anlamaya çalışırcasına gözlerini kıstı. Gördüğü yüz, Bingazi’ye aitti. Bingazi, kollarını göğsünde birleştirdi.

“Nihayet uyandın Pars!”

***

Birkaç Saat Önce…

Önünde uzanan taşlı merdiven basamaklarını göremiyordu Hamdi, kolunda Bingazi’yle birlikte ve onun direktifleriyle basamakları inerken ortamın rutubet kokusu burnuna çarpıyor ve nereye geldiğini bilmeden adımlarını on göre atıyordu.

“Beni neden yargı bölümüne alıyorlar?”

Hamdi’nin sorusu, Bingazi’nin derin bir nefes almasına neden oldu.

“Bilmiyorum. Ama yedinci adam, buna böyle hüküm verdi.”

“Ben kendisiyle konuşmuştum ve bana hak vermişti.”

“Bilemeyeceğim Pars, bakalım yargıdan nasıl bir sonuç çıkacak? Belki de senin devrin kapandı, bilemem!”

Hamdi, sıkıntıyla derin bir nefes aldı. Bingazi’nin dedikleri, onun canını sıkıyordu. Toplantı sonrası direk yargı bölümüne alınması ve Rusya probleminin konuşulmak istenmesi, içindeki sıkıntıyı daha bir belirgin hale getirmişti.

“Geldik!”

Bingazi, Hamdi’yi durdurup gözlerindeki siyah bandajı çıkardı. Etrafta hafif kızıl, sarıya çalan bir renkte bir ışık huzmesi dolanıyordu. Mahkeme salonlarındaki davacı koltuğuna benzer bir koltuk çekilmiş ve arkasına bir sandalye bırakılmıştı. Karşıda da kocaman bir taht vardı. İçten içe korkmaya başladı Hamdi. Bu taht, yedinci adamın tahtıydı ve onunla muhatap olan insanlar, nadiren refaha ulaşırdı. Hamdi ya bu akşam galip olacaktı ya da mağlup olup cesediyle birkaç gün gündemin manşetine oturacaktı.

“Hamdi’m!” diye duyulan sesle, oturduğu yerde ayağa kalktı. Karşısında duran İstemihan, tahtına oturmadan gülümsedi ve onun yüzünü inceledi.

“Seni yargılamak, beni çok üzer.”

“Takdir sizin, efendim!” diyen Hamdi, onun omzunu sıvazlayıp tahtına geçen adamın arkasından bir müddet baktı. Tahtına oturan İstemihan, Hamdi’nin ayakta durmasına bir şey demeden derin bir nefes aldı ve lafa girdi.

“Talih, evladım, talihin bu! Yediler, öyle bir teşkilat ki hatayı ve kusuru affetmez, mazur görmez! Bu yüzden sadece yedi kişiden oluşur. O yedi kişi, yedi asra bedeldir; yedi asır, yedi muasırdır. Yedi muasır, yedi yeni hasırdır, çizilenleri barındırır, nakışları örtbas eder.”

İstemihan’ın sözleri, Hamdi’nin dik duruşuna sirayet ediyor ve onu yerinde daha da dik bir hale getiriyordu.

“Bizim sana verdiğimiz yetki, senin keyfi kullandığın yetki değildir; senin keyfi kullandığın yetki, bizim tasvip ettiğimiz yetki olamaz Hamdi’m!”

HAYATIMIN GAYESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin