twentyone : "its not late"

4.6K 311 66
                                    

"Hayır alamazsın." Dedi sertçe.
Başımı sallayarak onu onayladım. "Pekala, özel hayatına saygım var. Her şey için teşekkür ederim JungKook."
Dudaklarımı birbirine bastırarak gözyaşlarımı tutmaya çalışırken yanından hızla geçtim. Onu özleyeceğim, çok, çok. Hemde daha çok.

Elimi yakalayıp önüme geçtiğinde kafamı eğdim. "Hye yüzüme bak." Elini çeneme yerleştirdi ve nazikçe okşadı. "Bana ağladığını söyleme." Eli çenemde yumuşak yumuşak hareket ederken yeniden konuştu. "HyeRim lütfen kaldır başını." İstemiyorum JungKook. Belim ağrıyor JungKook. İyileştir beni JungKook.

Derince aldığım nefesle birlikte çarptığım yere giren acıyla elimi belime götürdüm. "Hye?" JungKook elini elimin üstüne koydu. "Bir şeyler söyle, iyi misin cidden?"
Belimdeki ağrı yerini basit bir uyuşukluğa bıraktığında her şeyi tam anlamıyla kavradım. Sevginin ne olduğunu ve JungKook'un bana açıldığı an hissettiklerini tam anlamıyla kavradım.
Derince bir nefes aldım, titriyordum. Belimdeki elini ittirip gözlerine baktım. Ağlamam şiddetlendi, derin derin soluklandım. "Hye cidden neyin var? Korkutuyorsun."

"Ben...aşık oldum JungKook. Hayır aşk da değil çok daha farklı." Kaşlarını çattı. "Kime?" Dik bir pozisyona geçip ellerimi siyah eşofman üstümün cebine koydum. Belimdeki ağrıdan eser yoktu şimdi, tek ağrım kalbimdeydi. "Seni anlıyorum." Dedim tekrar. "Seni anlıyorum, bunu hiç tahmin etmezdim." Kendi kendime mırıldanmaya başladığımda kolumu tuttu. "Hye. Başka bir yerde konuşalım. Bu piç uyanır şimdi."

Kolumu ondan kurtardım ve tekrar konuştum. "Bence daha fazla konuşmaya gerek yok. Vedalaştık da zaten. Kendine iyi bak." Gözlerim gözlerine kitliyken arkamı dönüp yürümeye devam ettim. Şu lanet otobüse binip eve gitmek istiyordum artık.

Gün içinde JungKook'u özlediğim bir doğru, hatta onu gördüğüme çok sevinmiştim. Buraya kadar gelmesine de bayılmıştım, harikaydı. Beni Shin'den de kurtarmıştı. Tam ikinci kez kurtarıcım olmuştu. Birincisi araba yolundayken, abimle kavga ederken, ikincisi de şimdi.

Bir zamanlar bana açıldığında onu kabul etmeliydim, bunun pişmanlığını çok kötü çekiyordum. O gece, o park, benim için dönüm noktasıydı. O zamanlar daha gerizekalıydım.

Sokağın köşesinden dönüp aşağıya doğru yürümeye başladığımda aniden yanımda bitti. "Kime aşık oldun?" Göz devirdim. İki saniye düşünce bulacak cevabı. "Aşık olmadım, seviyorum. Aşktan çok daha ileride bir seviye." Elimin tersiyle gözümü ovaladım. "Tamam kimmiş o kişi?"

"Söylemek istemiyorum."

"Shin mi?" Yüzümü buruşturdum, bu iğrençti. "Ben o piçten hoşlanmam bile. Gitsene sen, sevgilin meraklanmasın."

"Beni evde sanıyor."

"Pis bir yalancısın. Sana olan güvenini sarsacaksın." Omuz silkti. "Onu sevmiyorum." Bu sefer ben omuz silktim. "Beni ilgilendirmez, açıklama yapmaya çalışma."
Yalana bak. Neyi ilgilendirmez, pis yalancı. Bal gibi de bilmek istiyorsun işte.

"Onu sevmiyorum, başkasını seviyorum. Hemde deli gibi." Ben miyim o? Ben değilsem beni umutlandırıyorsun. Durağa yaklaştığımda karşıdan karşıya geçmek için ışığın yanmasını bekledim.

Yeşille birlikte durağa geçtim. Çantamdan kartımı çıkarırken JungKook'a seslendim. "Sende git artık okula. Kızın duygularıyla da oynamayı kes."

"Seninle geleceğim."

"Hayır gelmeyeceksin." Çantamı tekrar sırtıma taktığım gibi telefonum çaldı.

JungKook bana bakarken telefonu cebimden çıkardım ve ekranına baktım.

'Abim'

saver || jeon jungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin