(...)
Sabahın köründe yine otobüse binmiştim. Bana keyifli bir yolculuk yaşatan tek şey kulaklıklarımdı. Pardon bir de JungKook diyecektim.
Bugün okulda başıma bir şey gelirse hiç şüphesiz önüme gelene vurabileceğimi söyledi JungKook. Shin bana sarkıntılık yaparsa bir tane geçirip müdür yardımcısının odasına gitmem yeterli olurmuş. Ayrıca okul çıkışı onu aramamı, BaekHyun'un bana yaklaşmasına izin vermememi söyledi. BaekHyun'la gittiğimiz yeri ona mesaj atmamı ya da okul çıkışı herhangi kötü bir şey hissettiğimde onu aramamı istedi. Fazlasıyla düşünceli bir platonik-
O artık bir platonik değil, Hye... Ah, buna alışmalıyım.
Durakta inip ara sokaktan sorunsuz bir şekilde geçtiğimde okula rahatça girdim. Şu ana kadar başıma bir şey gelmediyse, günün kalanını da bu kadar rahat geçiririm umarım...
Sınıfa çıktığımda çantamı yerine koymamla önümde biten Shin ile içimi bir korku kaplamıştı. Dibine gelirse tekme geçir ve kaç Hye. JungKook'un sana dediklerini düşün, korkmuş gibi gözükme, güçlü gözük.
"Bugün gelmezsin diye düşünmüştüm." Kollarımı göğüslerimin altında birleştirip başımı sağa çevirdim ve dişlerimin arasından nefes verdim. "Hah... Komiksin." Tamam, iyi gidiyorsun Hye..Harikasın.
Üstüme adımladığında, geri gitmedim. Duvara baya uzaktım, bazı şeylerin oluşumunu geciktiriyordu bu.Keskin duruşumu korudum. "Akşam neden partiye gelmedin?" Dudağının kenarındaki küçük bant yakınıma geldiğinde daha da netleşmişti. Evet, bu JungKook'umun onu yüzünde açtığı yaraydı. Mutluydum.
"Meşguldüm." dedim kısa kesip. "Ne işin vardı da gelmedin partiye?"
"Sevgilimleydim." dedim. Sevgiliden kastım elbette ki JungKook. "Yine de bana bir şans veremez misin?" dediğinde dişlerimin arasından sertçe nefes verdim. "Senin hedefinin ne olduğunu, bunun da nereye gideceğini biliyoruz Shin. Uzatmaya hiç gerek yok bence."
Shin boş bir kahkaha atığında başını aşağı eğdi. "Hye~" kapıdan gelen sesle başımı o tarafa çevirdim. "Se-senin ne işin var burada?" Kapıya yaslanmış JungKoook'u görmemle şok olmuştum. Shin'in yüzünde de aynı ifade olduğuna yemin edebilirdim. "Çantanı al gidiyoruz."
Kollarını göğsünde birleştirdi ve sıramı işaret etti. "Hadisene, zil çalmadan."
"Nereye?"
"Kaçırıyorum seni işte." Güldüğünde elimi çantama attım. "Abim beni gebertecek ama umrumda değil." Çantamın tek kolunu omzuma attım ve JungKook'un elini tuttum. "Nasıl çıkacağız?"
"Kapıdan." dediğinde güldüm. "Çok komiksin JungKook."
"Ciddiyim, okulunuzun güvenliği berbat." Beni merdivenlerden çekiştirdi ve hızla indik. Gerçekten de okul kapısından pat diye çıkmıştık ve bu okulun öğrencileri dışında başka kimsenin dikkatini çekmemişti.
JungKook beni yokuş aşağıya çekiştirmeye başladığında gülümsedim. "Cidden...neden bu saatte geldin ki?" Parmaklarımızı kenetledi. "Kötü mü yaptım?"
"İyi yaptın." Gülümsediğimde onun da yüzünde bir gülümseme oluşmuştu. "Abinin haberi var, seni alacağımdan. Seni burada tek başına bu serserilerle bırakmayı göze alamadı. Yalnız Shin'i iyi tuttun ha, izledim seni."
"Senin dediklerini düşündüm. Korktuğunu belli etme, ilk kim korktuğunu belli ederse o kaybeder. Karşındakine vurmaktan çekinme ve müdür yardımcısına sığın. Hepsi işe yarar teknikler. Sağol Kookie~"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
saver || jeon jungkook
FanficKorumak isterken yalanlara boğan da sendin, Jeon JungKook. ©hhyesria