Güm!

7 0 0
                                    

"Hiç, birini öylesine sevdin mi; zarar vermemek için uzak tuttuğun?" Bu lafın ağırlığını ancak şimdi anlayabiliyorum. Buraya sayfalarca yazabilirim, size sunabilirim tüm cümlelerimi ama ne yazık ki, tarif edilecek bir betimleme yok zihnimde.
Ben bir kitap yazdım, kahramanıma aşık olmuştum, ona öyle çok bağlandım ki, kitabı uzaktıkça uzatmaya çalıştım. Sonra kahramanım, sevgili baş karakterim bana hükmetti, kalemim benliğimi esir aldı ve güm! Kitap bitti. Soyutluğun arkasına sığındım. Ya hayal gücüm fazlasıyla derindi ya da gerçekler fazlasıyla acıtıcı..
Her şeye ağlayan bir insan olarak söylemeliyim ki sadece bir kez ağladım. Keşke karanlığın ortasında ağlasaydım, keşke kimsesizlik içinde ağlasaydım. Ancak durum biraz aşağılıkçaydı. "Next station Topkapı-Ulubatlı". Anlayacağınız, çocuk gibi , selsefil; hissiz insanların hissiz metrosunda aktı gözyaşlarım. Affedin beni yürekleri sağırlar, size bitikliğimi göstermemeliydim. Halimi görenler acıyarak bakmışlardı. Tartuc, görüyorsun, nereden nereye!
En son bu hissi dayım öldüğünde yaşamıştım. Tuhaf, çok tuhaftı. Öylesine uyuşmuştum ki, hiçbir şey hissedemiyordum. Sanki hücrelerimi alıp toprağa gömmüşlerdi, bol olsun toprağım vesselam! Şimdi de aynısı oluyor. Köz gibi dokunuyor yüreğime birkaç cümle ama yakmıyor, acıtmıyor. Ne garip! Hissiz mi olmuşum, ölmüş müyüm, kalmış mıyım, gitmişler mi.. Sahi neredeler? Hangi kaldırıma bıraktın sana sığındığım yokuşlarımı, hangi denize yolcu ettin duygularını, hangi kadeh, hangi şarkı, hangi şiir.. Bitmeyen kısır döngüler, tarifi imkansız hissiyatım.
Öyle çok inanmıştım ki, inandığım yerden kırıldım velhasıl. Ah benim canım, ciltler dolusu anlamlı kahramanım, ah benim can parçam, hayat kaynağım, 'olmasaydı sonumuz böyle'..

Senliğinde erimiş bir şarkı benliğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin