Pinokyo

105 5 0
                                    

"Senin de hiç yağmuru hissetmediğin oldu mu?" yazmıştı genç adam. 

Oysa kız ona her baktığında yağmur yağıyordu yüreğinde, şimşekler çakıyordu damarlarında. Kız için her mevsim sonbahardı. Yağmuru hissetmemek yakışık almazdı.

Elinde olmadan tutulmuştu kız, genç adama. Fakat o geri dönmüyordu kıza. O artık imkansızın eşiğindeki ekmek kırıntısıydı. Ne üstüne basabilirdin, ne de dokunup tanelerini toplayabilirdin. Her türlü çarpılmıştın. 

Bu sırada genç adam yaşıyordu hayatını. Seviyordu, eğleniyordu. Ama kız yoktu artık onun için, bir masaldan çıkan Pinokyo'dan ibaret bir yalandı.  Masal unutulup gitmişti. Ne bir son kaldı Pinokyo'dan, ne de bir masum hatıra... Bir cümle kaldı sadece: "Sana ihtiyacım var."

Kız hep af diledi. Onu görmek umuduyla her gün dua etti. Fakat Pinokyolar affedilmezdi. Genç adam onu bir daha görmek istemedi.

Üzülmüştü Pinokyo. Yıllar geçse de takvim yaprakları değişmiyordu. Onu görmek, sanki cennetten bir dal'dı ve Pinokyo saklı bahçeye girmek istiyordu. Zor muydu aynı anda aynı yerde bulunmak? Zordu, diyordu Pinokyo. "Mesafeler eşikten geçerken en büyük engel. Mesafeler, ruhunda eritilecek en büyük keder."

Senliğinde erimiş bir şarkı benliğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin