39.BÖLÜM

18.5K 1.5K 231
                                    

ZAR ZOR YAZDIĞIM BİR BÖLÜMLE KARŞINIZDAYIM...SIK SIK DEĞİNİYORUM AMA BU ARALAR CİDDEN YAZMAKTA SIKINTI ÇEKİYORUM...O KADAR ÇOK SİLİP TEKRAR YAZDIM Kİ PES EDİP BİR ARA BIRAKMAYI BİLE DÜŞÜNDÜM.BÖLÜMLERİ YAYINLAMAKTA GECİKTİĞİM ZAMANLARDA KUSURUMA BAKMAYIN NE OLUR...ŞİMDİDEN ANLAYIŞINIZ İÇİN ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM...

İYİ OKUMALAR;

Elimde titreyen telefonu onuncu çalışına rağmen açamayıp dolan gözlerim eşliğinde ayak ucuma bıraktım.Annemle yaptığım o konuşmanın sonunda korktuğum başıma gelmiş,tamamen yıkıma uğramıştım.Elif'imi minik kuzumu, duyar duymaz annem olmadık şeyler söylemiş,ağır ithamlarda bile bulunmuştu.Ne kadar annesinin öldüğünü,Elifi her şekilde kabul ettiğimi dile getirsem de sözlerimin sonu annemin olmaz diretmesine çarpmıştı.Hatta daha ilerisine o adamı bırakmazsan pılını pırtını toplar Ankara dönersin.Ne işin umurumda olur nede onca sene okuman deyip kestirip atmıştı.Hala o sözler ve bağrışları kulaklarımda yankılanıyordu.Dizlerimi biraz daha kendime çekip başımı yaslayarak camdan dışarı seyre koyuldum.Akşama doğru başlayan kar sabahın ilk ışıklarına rağmen şiddetini eksiltmeden devam ediyordu.Tokatta hiç kar yoktu ve ben eldiven atkı takmadığım için Oğuz bizi bıraktığı her sabah çok soğuk hasta olacaksın diye korkuyorum neden atkı yada şal takmıyorsun diye kızardı.Daha sonra elini kaldırıp burnuma götürür bak fındık burnun yine üşümüş der sürekli çatık olan kaşlarını daha da çatardı.Onun hasret duyduğum sureti gözlerimin önünden geçerken titreyen dudaklarımı bir hıçkırık takip etti,evdekilerin duyma endişesi ile hemen elimle ağzımı kapadım.Allah'ım sen bana yardım et ben şu kısacık zamanda bile onları bu kadar özlemişken nasıl ayrı kalacaktım.Nasıl bu işin olmayacağını dile getirecektim?Kendimi toparlamak adına bir kaç kez derin nefes alıp oturduğum yerden doğruldum.Boğulacak gibiydim.Cama doğru uzanıp her ne kadar kar yağsa da dışarının ayazı umursamadan camı açıp soğuk havayı ciğerlerimin en ücra köşesine kadar çektim.Hatta daha fazlasını yapıp buna aldırış etmeden başımı tamamen dışarı çıkartıp karla gelen uğultunun arada bozduğu sessizliği dinledim.O sert rüzgarın değdiği yerler canımı acıtırken göz yaşlarımın geçtiği yerde tarifi imkansız sızı bırakıyordu.Bunu bile umursamadım.Huzur muydu bu,yada çaresizliğimin çığlık seslerimi emin değildim.Tek bildiğim şu an çıkmazda ve ne yapacağım konusunda en ufak bir fikrimin olmayışıydı.Ne annem halimden anlayacak gibi duruyor nede ben tüm yaşadıklarımı Oğuza anlatacak cesareti kendimde bulabiliyordum.Öyle tuhaf bir noktadaydım ki ikiye bölünmüş gibiydi yüreğim.Yarısı Tokatta geleceğim olsun diye dua ettiklerim, diğer yarısı ise burada canımdan çok sevdiğim ailem idi.iliklerime kadar hissettiğim üşüme duygusuna daha fazla dayanamayıp pencereyi kapattım.Yatağıma geçmeden önce telefona son kez bakıp gelen on birinci mesajı da görmemezlikten gelerek telefonu sessize aldım...

&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&

"Lamia canım müsait misin gelebilir miyim?"Kapıdan gelen sesle gözlerimi zor aralayıp kendimi toparlama çalıştım lakin bunu yapmaya bile takatim yoktu.Ne zaman üzülsem bu hastalıklı ruh haline bürünüyor vücut kırgınlığı gibi değişik bir hastalığa yakalanıyordum yada kendimi öyle hissediyordum bilmiyorum.Kuruyan boğazımı rahatlatmak ve cevap vermek için bir kaç kere yutkunup zor çıkan sesimle konuştum.

"Tabi gelebilirsin."Kapı tamamen açılıp ağabeyim soran gözlerle yanıma geldiğinde yüzünün aldığı ifade endişeye doğru dönüyordu.

"Güzelim senin neyin var?Dur bir bakıyım."Deyip elini alnıma değdirdiğinde endişesi anında paniğe döndü.Benim aklım ise bana böyle seslenen Oğuza!Gözlerimi kapatıp onun o güzel gülüşünü hayal ederek yaptığım yanlışı titreyen dudaklarımla gelen ağlama dürtüsü ile fark ettim.

Derdimin Dermanı Ol(Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin