Kırık dökük

18.2K 1.3K 168
                                    

'"Okan.... Okan dedim kalk!"

Bu çocuk ne zaman büyüyecekti. Oflayarak  doğruluğunda bir kez daha kalmasını söyledim.  O nerde olduğumuzu unutmuş olabilirdi ama ben  çok iyi hatırlamıyordum. Bütün  gece gözüme uyku  girmemişti.

"Abi bugün okul mu var ki sabahın köründe kaldırıyorsun?" Bir kez daha söylenmede kalk demiştim. Bir albüm gördük diye yelkenleri suya mı indirecektik. Bu adam bizim hayatımızı elimizden çalmıştı.

"Sana bir kez daha söylemeyeceğim." Sonunda  yataktan kalkınca  banyoya girmiş bende pencere kenarına yönelmiştim. Aşağıda  nerden baksan bir ordu  vardı. Bu adamın ya çok  fazla düşmanı vardı  ya da canı çok kıymetliydi.

Okan elini yüzünü yıkayınca ona dik bir bakış attım. Bana göre fazla merhametli aynı zamanda vurdum duymazdi. "Bak koçum  aşağıdaki adamla kan bağımızın olması Babamız olduğu anlamına gelmez. Kalbin her yumuşadığinda düşüp  anne diye ağladığın anları hatırla, gardını ne zaman indirirsen seni döven çocuklara  babam sizi döver diye yalan söylediğini hatırla.  Bu zenginlik mal mülk  içimizdeki sevgi yoksunluğunu gideremez."

"Biliyorum abi dünkü davranışlarımı geçirdiğim şoka ver. Ben yurtta her dayak yiyişimde paçana sarılıp ağladığımı ölsem de unutmam. Yalnızca benden bir yaş  büyük olmana rağmen  beni koruyup kolladığini unutmam."

Kardeşimin ensesini kavradığimda her zaman ki gibi  alinlarımizi birleştirdim. "Bizim hayatımızı  çaldılar Okan, her şeyi unut bunu unutma." Bir kez daha beni onayladığın aşağıya  inip kim olduğumuzu gösterelim, demiştim.

Merdivenlerden aynı anda inerken bizi gören  çakma kardeşim demek istesemde  diyemediğim Estalla ayağa kalktı. Ihtiyarda okuduğu  gazateyi bir köşeye bıraktığında  sofraya demişti. Okan'a onay verince  karşılıklı masaya oturduk.

Ihtiyar baş tarafa kuruluken kızı da hemen soluna oturdu. Bizde  Okan ile yan yana oturmuştuk ki ihtiyar gecenin nasıl  geçtiğini sordu. "Iyi... Ilk defa sırtımız kuş tüyü yatak gördüğünden gayet rahat uyuduk.' Bana kötü bir bakış atsa da oralı olmadım. Onu insan yerine  koyup  cevap  verdiğime dua etmeliydi.

"Akşam ağabeyiniz Volkan, gelecek. Sizden henüz  haberi olmadığı için  şuanlık tepsini ölçemiyorum."

"Anladım seni ihtiyar, kendini boşa yorma. Abiniz size karşı  tepkisi kötü olursa  şey etmeyin diyorsun. Ama sen hiç merak etme, biz hareketlere de alışığız koymaz bize." Okulda az mi dayak yemiştik.  Bize yetimhane kuşları  diyerek az mı çektirmişlerdi.

Ihtiyar sinirlenerek arkasina yaslandıginda, küçük bacımızinda gözleri dolmuştu.  "Sevgili en sevdiğin oğlunun bizden hiç haberi  yoktu değil, soruyorum çünkü  pot kırmak istemiyorum... Sahi Estella sen kaç senedir varlığımızi biliyorsun, iki üç..."

'Yeter Güven, bu ne kin? Biz senin düşmanın değil aileniz... Sevmiyorsan da saygı duyacaksın."

"Henüz on yaşındaydım. Sıra arkadaşım sen piç misin, diye sorduğunda gidip öğretmenime sordum. Hocam piç ne demek diye. Bana o gün cevap  vermedi. Sonra ne oldu biliyor musun, piçin kelime anlamını öğrendim. Ailesizliği ezbere bilirken bir günde benden  aile olmamızı..."

Hıçkırık sesiyle  ağlayan  kıza baktım. Bu kız çok sulu gözülüydü. Ihtiyar  ellerini sıkarken gözleri kıpkırmızıydı. Ayağa kalkarak  "Kalk Okan gidiyoruz. " Okan sorgusuz sualsiz kalktığında  ihtiyar nereye diye sordu,

"Merak etme, geri geleceğiz.. Onca yıl bizden kurtuldun ama bundan sonra sana gün yüzü yok. "

"Bende gelebilir miyim?" Ağlak sonunda konuştuğunda Okan gelsin gibisinden gözüm bak.

"Gel." Kisa ve öz şekilde gelmesi için onay vermiştim. Evden çıktığımda onlarda peşim sıra beni takip ediyordu. Korumalar kapıyı açtığında binmesi için ikiliyi bekledim.  Onlar arkaya geçerken bende öne kurulmuştum.

"Abi eve mi gidiyoruz?"

"Evet, özel eşyalarınızı alacağız." Korumaya yolu tarif edecek iken biliyorum demişti. Sinirdem gerilirken dişlerimi sıktım.  Yol boyunca ikili sohbet ederken bende kendimi dinlemeye çalışıyordum.

Eve geldiğimizde kapıyı açarak içeriye girmelerini bekledim. Onların ardından kapıyı çektiğimde  Estalla  eve pür dikkat bakmıştı. "Eviniz çok şirin tam tahmin ettiğim gibi." Kesin o da evimizin yolunu biliyordur... Anasını satayım çevremizde olup bitenleri bir tek biz mi bilmiyorduk.

"Abi bu ev ne olacak?"

"Ev ihtiyarın olduğuna göre ona sor." Ihtiyara beynimiz dahi ona aitti. "Abi açıkçası ben ondan tırsıyorum, çok keskin bakışları var. Senin cesaretini hayranım.  Ben yanlışlıkla ihtiyar desem beni çeker vurur gibime geliyor."

"Bu mizaç meselesi koçum,  hadi odana gidip eşyalarını toparla."

"Keşke gelirken poğaça börek falan alsaydık, açlıktan midem kazındı."

"Ben size kahvaltı hazirlarim." Okan kızı kolunun altına alarak burnunu sıktı.  "Maviş bizim evde yalnızca makarna bulunur makarna yapabilir misin?" Kızı kedi yerine de koymuş tam olmuştu.

"Onun bir adı var Okan, kıza lakaplar takma."  Okan söylenirken kız  makarna yapabileceğimi söyledi. Bende Okan'a önce malzemeleri göster sonra da odana git demiştim. Bende odama çekilerek  el çantasını yatağımın üstüne koymuştum. Içine ufak tefek özel eşyaları koyduktan sonra valizi çıkararak içine kalan eşyalarımı özenle koymuştum. Işim bittiğinde valizi kapının yanına koyarak seslerin geldiği mutfağa geçtim.

"Okan hala odana gitmedin mi?" Eşyalarımı topladım dediğinde iç çektim.  "Şuna her şeyi valize tıktım desene." O sırada Estalla  önüme bir tabak  makarna bıraktı. Kendine de aldıktan sonra ikimizin  ortasına oturmuştu. Okan afiyetle yerken şekli şemali olmayan makarnanın tadına  baktım. Nimete bir şey demek istemiyorum ama bu ne? Ah Okan, miden çöplük mü?"

"Sen kaç yaşındaydın."

"Bir hafta sonra on sekize gireceğim." Okan saniyesinde  sorular yöneltirken kızın  mahçup haline baktım.  Hiçte  babasını  kızı gibi görünmüyordu.

"Sen Okan'dan yıllar  sonra dünyaya geldin.  Annemin ölüm tarihi  aşikâr... Ihtiyarın ikincisi  ya da bilmem kaçıncı  karısındansın değil mi?"

"Abi buradan üveye bağlamayacaksın değil  mi? Estalla  ile  karındaş olmasak bile babalar bir doğal olarak  öz kardeşiz değil mi?" Kız  başını  öne eğdinde annen yaşıyor mu, diye sordum. Bu defa bana gözleri dolu baktı.

Okan bir kez daha abi dediğinde masadan kalkarak "Yedikten sonra buraları temizleyin nimet  ortada  kalmasın." Demiştim.  Salonda oturup  onları beklemiş hazır olduklarında ise evden çıkmıştık.  Yol üstünde onlara  yemek ısmarlayarak tekrar eve geldik.

Akşam üzeri ise önce ihtiyar daha sonra da tekerlekli sandalyeyle bir adam ve yanımda bir kadın gelmişti. Onları görünce herkes ayağa  kalmış bende kalkarak  bize yaklaşan sevgili ağabeyimize bakmıştım. Salonun tam ortasında durduklarında ihtiyar hoş geldin, ihtiyar demişti.

"Hoş bulduk baba misafirlerimiz kim? Yoksa güzel  kardeşimi istemeye mi geldiler?" Sorusuyla  birlikte  gerilirken ortamdaki gerilim arttı.

"Volkan onlar misafir değil,  kardeşlerin. Okan ve Güven.... Ikisi senin öz kardeşin." Aferin ihtiyar  gözüme  girdin, bize olduğu  gibi konuya pat diye gitmeseydin bozulurdum. Sevgili abimiz uzun süre kahkaha  atmış, daha sonra da şaka demişti.

"Doğru söylüyorum Volkan, kardeşlerin bu resmin diğer yarısı..." Eline bir resim uzatığinda  kisa bir an resme baktıktan sonra  bize bakmışti. Bize bir kez daha baktıktan  sonra bir anda tekerlekli sandalye arkaya  oterek devirmiş kendisi de sapa sağlam ayakta  durmuştu.

"Yalan! Yalan!"




İnsanı insanın kurdu değil, ümidi olarak görenlerdenim. İnsan insanı ümit diye beller; ama insan ümidini insana bağlamaz. Allah'tan ümit ederiz.

Waldo Sen Neden Burada Değilsin?, İsmet Özel










KAYIP İZ  🚬 BİZE SEN KALA 5Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin