Bölüm 36

6.6K 621 270
                                    

Kahretsin! Hira ağlamaya devam edince yanına giderek kollarımın arasına aldım. İnsanlar yanımızdan geçip giderken ona bağırdığım için kendime kızmıştım. Ona bağırdığım için üzgün olduğumu dile getirdiğimde iç çekmişti. Hangi ara bu denli kalp kıran bencil hata kibirli bir adam oluvermiştim. Hira'dan ayrılıp elini tuttuğumda gidelim demiştim. Biraz daha burada kalırsak bakanlara sinirlenip niye baktın kavgası yapacaktım.

Hira sorgusuz sualsiz peşim sıra yürürken arabaya gelene kadar dönüp ona bakmadım. Ben hayatım da çok kız görmüştüm de onun kadar kırılgan naif bir kız görmemiştim. Yakında yirmi olacaktı ve hala on altılık kız gibiydi. Hayata bakış açısını çözemesemde ağlamasına çoktan alışmıştım. Hani bir insan sürekli güler de neden gülüyorsun diye sormazsın ya yakında bende neden ağlıyorsun diye sormayabilirdim. Çünkü Hira öyle bir karaktere sahipti ki en ufak olumsuzlukta gözlerinden yaşlar dökülüyordu.

"Emniyet kemerini bağlayalım." Hira'nın kapısını açtıktan sonra yardım etmek için emniyet kemerini bağlamıştım. Hira her iç çekişinde omuzları kalkıp geri iniyordu. Uzanıp al yanaklarını öpmek istesem de son anda vazgeçip kapıyı kapattım. Yerime geçip arabayı çalıştırmadan önce ona göz ucuyla baktım.

"Az önceki çıkışım için özür dilerim. Bir anda fevri davranıp kalbini kırdım. İstersen özür mahiyetinde seni deniz kenarına götürürüm. Biraz hava alırsan kendine gelirsin."

"Hayır, en son gittiğimde yeğenimi kaybettim. Bir daha deniz kenarına gitmem... Sonra sende..." Ona bende ne diye sorduğumda kızarmış gözleriyle yüzüme bakmıştı. Bir kez daha omuzu kalkıp indiğinde cılız sesiyle konuşmaya devam etti. "Orada birileri yüzümü bakıp gülerse sen sinirlenip kavga çıkartırsın. Ben seni biliyorum. Sen aniden parlayıp deliriyorsun. Ben bir kez daha birilerine zarar vermek istemiyorum."

"Sen beni mi düşünüyorsun?" Bana öyle içten güzel şekilde bakmıştı ki içimden bir şeylerin ona doğru akıp gittiğini fark ettim. Bana kalırsa yara izi artık kayıp ize dönüşmüştü. Yüzüne alıştığımdan mı bilinmez yüzündeki iz bana itici gelmiyordu. Elimi uzatıp çenesinden tuttuğumda başını hafif şekilde çevirerek yara izinden öptüm. "Merak etme bana bir şey olmaz. Eğer birileri de gülecek olursa bugünün stresini atmış olurum." Hira her ne kadar hayır dese de arabayı deniz kenarına olabildiğince sessiz bir alan sürmüştüm.

"Okan inmesek olur mu ben arabada kalmak istiyorum."

"Olmaz beraberce inip temiz hava alacağız. Eğer sende inemezsen ayağından çeker öylece indiririm." Bunu yapamayacak olsam da şu sıralar tehditkâr olmayı seviyordum. Arabadan inip temiz havayla göğsümü kabarttığımda saniyelikte olsa gözlerimi kapattım. Hira'ya baktığımdaysa gelen geçene bakıyordu. Anlaşıldı, oradan güzellikle falan inmeyecekti. Arabayı dolanıp ondan tarafa dolandığımda korktu mu bilmem kemerini çözerek arabadan indi.

"Emin misin, bana kalırsa hiç iyi fikir değil." Elimle arabanın kapısını itekleyerek kapattım. Arabayı kilitledikten sonra anahtarımı cebime sokarak elimi uzatmıştım. Elime uzunca süre bakınca sıkılıp ben elinden tutmuştum. "O halde söz ver kimseyle kavga etmeyeceksin... Okan söz ver yoksa kendimi denize atarım."

"Ne?" Diye sorduğumda hararetli şekilde konuşmaya devam etti. "Eğer ki birileriyle kavga edip silaha sarılırsan kendimi denize atarım." Beni ağabeyleri gibi eli silahlı zannediyordu. "Söz veriyorum silaha sarılmak yok." Silahım olmadığına göre istediğim kadar söz verebilirdim. Şükür ki Hira da ağlamayı kesmişti de rahatça yürüyebilecektik.

Hira saçlarıyla sol tarafını kapatırken iç çektim. Son yaşadığı olay onda ağır bir travma yaşatmış olmalıydı. Biraz yürüdüğümüzde acıkıp acıkmadığını sordum. Bana bir şey istemediğini söylediğinde ondan başını kaldırmasını istemiştim. Yere bakarak yürüyeceksek bizim evi de tavaf edebilirdik. Hira yavaşça yüzünü kaldırarak etrafına en çokta benden tarafa bakmıştı.

"Denize korkusuzca bakmayalı çok zaman olmuş." Denize korkusuzca bakmak mı? Sağ tarafıma baktığımda denize boş gözlerle bakmıştım. Benim için neden bir anlam ifade etmiyordu. Tekrar Hira'ya baktığımda bana bakıyordu. Bakışlarını benden kaçırınca birleşen ellerimize bakmıştım. Neden her geçen ellerimize bakıyordu.

Hira ile biraz daha yürüdükten sonra yan yana oturmuştuk. "Okan seni de böyle yaparak alıkoymuyorum değil mi?" Niçin diye sorduğumda dersler demişti. "Hayır, az sonra eve gidince ders çalışırım... Sen de yengenlere gidecektin değil mi?" Bilmem dediğinde eve geçerken bırakabileceğimi söyledim.

"Oğlum şu güzel kıza almaz mısın bir çiçek..." Aslında kabini kırdığım için almam gerekiyordu. Ve bir tane dediğimde Hira'ya kırmızı gül uzatmış bende parasını ödemiştim. Kadın gittiğinde affedildim mi diye sordum. "Ben sana hiç kırılmadım ki bazen çıkışlarına üzülsem de sana hiç küsmüyorum." Bu kız fazla masumdu. Karta ve Doğan'ın kız kardeşi dediklerinde aklıma yırtıcı bir kuş gelmişti. Bana düşense minik serçenin kalbiydi. Yine de halimden memnumdum. Ben kendimi bildim bileli naif kızlardan hoşlanırdım. En naifinin karımın olması... Saçmalama.

"Sana ekmek arası almamı ister misin? Abinlere aç gitme" Bu defa olur dediğinde sıcak ellerini bırakıp ayaklanmıştım. Ondan biraz uzağa giderek iki tane ekmek arası balık almıştım. Sıra falan derken ancak on dakika sonra oradan ayrılıp Hira'nın yanına gitmek istedim. "Hira!" Yerimiz burası değil miydi? Etrafımda üç yüz atmış derece dönerek karımı aradım ama yoktu.

"Serçe!" Bu defa sesli şekilde adını telaffuz ettim ama yine karşılık alamamıştım. Ne olmuş olabilirdi? Bir yere gitmiş olmasın? "Siktir!" Onu bırakıp gittiğimi falan düşünüp o da gitmiş olabilir miydi? Bu benim tanıdığım Hira ise kesin yanlış anlayarak gitmiş olmalıydı. Lanet olsun o dakika da az bir süre değildi ki... Ben şimdi bu kızı nerden bulacaktım. İçimi korku kaplayınca telefonuma sarıldım.

"Okan!" Adımı işittiğime ilk kez bu kadar sevinmiştim. Başımı kaldırıp karıma bakınca fena şekilde sinirlenerek nereye kayboldun diye sordum. Ona bir şey olsa abilerinden önce ben vicdan azabından ölürdüm. Her ne olursa olsun karımdı ve bütün sorumluluğu benim üstümdeydi.

"Şey ben çık susamıştım da Mustafa bana su aldı." Mustafa mı? Sikecem onun belasını... "O da nerden çıktı burada olduğumuzu da nerden biliyor?" Sinirle konuşurken bir yandan da o iti arıyordum. Hira gerçekten saftı o da kaçın kurasıydı. Ve ben o adama zerre kadar güvenmiyordum.

"Biz yoldayken mesaj attı bende ona konum atmıştım... Hem beni abimlere bırakacak sende zaman kaybetmeden eve gidip ders çalışırsın."

"Sen ne zamandır benim adıma kararlar veriyorsun Hira, ben sana seni bırakacağımı söylemedim mi? O adamı istemediğimi sana kaç defa söylemem gerekiyor." Hira ama falan diye başlayınca sinirle elimdekileri elinde verip "Sevgili korumanla oturup karnını doyur sonra da seni Abinlere bıraksın." Demiştim. O ite daha çok sinirlenmemek adına onu öylece bırakıp ardıma bakmadan yürüdüm. Sinirden elim ayağım titriyordu. Ben o iti istemedikçe benim burnumun dibine sokuyordu.

Sinirle ellerimi yumruk yaptığımda nasıl arabaya geldiğimi bilemedim. Eve gelene kadar da onun epey gelmişine geçmişine saydırmıştım. Eve girdiğimde Estella hemen önümü keserek bir şeyler söylese de gözüm onu da görmemişti. Odaya girip iki elimi de başımın arkasında birleştirip sakinleşmeye çalıştım.

"Sana her ne oluyorsa kısa kessen iyi olacak..." Olmayacak duaya amin denilmezdi. Olmayacak duaya amin denilmez "Herkes yerini bilsin... Herkes yerini bilsin..." O Mustafa'ya haddini bildirmezsem bana da Okan demesinler.

"Okan iyice aptallaştın sevmediğin bir kadın için... Sevmediğim karım... Sevmediğim!"



Yalanla kendini kandırmaktansa gerçekle yüzleşmek iyidir. Uçurma Avcısı





Ameliyat sahnesini kimin bakış açısından istersiniz

KAYIP İZ  🚬 BİZE SEN KALA 5Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin