Alışamadım

7.1K 610 250
                                    

Insan zindanını özler mi? Ben özlemiştim. Bir zamanlar bu delikten çıkmayı dört gözle beklerken şimdi burnumun direği sızlıyordu. Karanlık geceler ve yalnızlık... Zordu. Gerçekten çok zor günlerdi.

"Girebilir miyim?" Okan'ın sesiyle kapıya döndüm. Biraz önce ağzına geleni söylüyordu...Şimdiyse... Neyse sakin ol Serçe, birbirinize yanlızca zaman tanı. "Şimdi babamla konuştum.  Havanın durumu gerçekten kötüymüş bu geceyi burada geçirmemiz gerekiyor sorun olur mu?"

Gercekten mi, işte buna çok sevinmiştim. "Aslında bende sana bir gün kalabilir miyiz diye soracaktım. Bu çok iyi oldu sevindim." Sormak aklımda yoktu ama dile getirmek istedim.

"Ne yapalım o zaman gece için alışverişe gidelim mi? Bu yakınlarda market falan  var mı?"

"Önce dolabı kontrol edelim mi? Derin dondurucuda her şey vardı. Abimler beni buradan apat topar götürünce hiçbir şeye dokunamadım."

Tamam, dediğinde valize kıyafet yerleştirmeyi bırakarak  odadan çıkmıştım. Beraberce mutfağa geldiğimizde mutfağı bile özlediğimi fark ettim. Özlemle dedemin hediye ettiği kupayı alıp bağrıma bastım. Kupamla geçmişe giderken Okan'ın burnunu çekiştirmesiyle kendime geldim. Hemen kupami bırarak derin dondurucuyu açtım.

"Her şey yerli yerinde duyuyor. Köfte, balık ve et var. Hepside  pişirilmeye hazır."

"Sen bu evde tek başına mı yaşıyordun?" Hı hı diyerek ona baktim. "Yemek yerken ben sana her şeyi anlatırım, olur mu?"

"O halde taze ekmek içecek falan alınması lazım." Dolabın altını açarak içecekleri gösterdim. Raşit abim hiçbir şeyimi eksik etmezdi.  Zaten  dedem bana bir hesap açmış ben bütün ihtiyaçlarımi internet üzerinden veriyordum.

"O halde korumana söylüyorum gidip ekmek alsın?"

"Hayır, dur bir saniye gidip ben söylerim." Okan'ın kaşı seyrelince neden diye sordu. "Mustafa biraz diktir bakaşindan kesinlikle emir almaz. Ben söylersem daha doğru olur . Kavga etmenizi istemem."

"Ne saçmalıyorsun sen? Gidip ekmek alabilir misin diye insanca soracağım. Beni dağ kaçkını falan mi sanıyorsun?"

"Hayır da yine de ben söylesem olmaz mı?"

'Gerek yok gider kendim alırım." Ne inat adamdı, ben gidip söylesem ne olacak yol bilmezsim iz bilmezsin. Bu yağmurda market mi arayacaksın."

Okan kötü bakışlar atarken kapı çalmıştı. Bende  yanından kaçar gibi hızla yanından ayrılıp kapiya koştum. Şükür ki Mustafa gelmişti.  Yağmur hızını arttımış daha çok yağıyordu. Geri çekildiğimde Mustafa içeriye girdi.

'Hira Hanım bir bardak  su isteyecektim."

"Mustafa tam zamanında geldin. Bende sana haber vermeye gelecektim. Havadan dolayi bu akşam burada kalacağız. Birde akşama köfte yapacaktim. Gidip bize ekmek alır mısın? Akşam hep beraber oturur yemek yeriz."

"Ben ekmeğinizi alırım da hiç  sizi rahatsız etmeyeyim. Kendime ekmek arası bir şeyler yaptırır yerim." Arkamı döndüğümde Okan dik şekilde bakıyordu.

"Olmaz öyle şey  akşama fazlasıyla  yapacağım. Hem dolapta bir düzine yemek var. Biz buradan gidince hepsi ziyan mi olsun. Okan senin içinde sorun olmaz değil."

"Hayır, olmaz. Bu sayede Mustafa ile tanışmış oluruz." Tamam, o halde dediğimde  Mustafa üç ekmek alıp geleceğim demişti. O gidince elimi belime koyarak arkami döndüm. Okan kötü bir  bakış atıp  koltuğa oturduğunda sessizce mutfağa geçtim.

Mustafa sofraya oturdumu çok şey yerdi. Öyle bir iki lokmayla doymaz. Okan'i hala anlayamasamda sanki o da yiyordu. Ben en iyisi köfte, et hepsini  yapayım.  Balık kalırsa da onu da yarin öğlen yer öyle giderdik. Kollarımi sıvazlayarak yemeğe giriştim. Salata olmayağı için yanına  pilav yapıp dolaptaki bütün içecekleri çıkardım. Mezelik olan birkaç sos hala iyi görünüyordu. Dolapta ne var ne yok tezgaha koyduğumda iki  saat boyunca yemekle cebelleşmiştim.

"Hıra hala bitmedi mi?" Okan'ın sesiyle ona baktım. "Bitmek üzere her şey hazir.... Şey çok mu acıktın ben erilerimelerini bekleyince biraz geç kaldım. Isterseniz gelin masaya her şeyi hazirladim. Siz köfteyi yerken ette pişmiş olur,"

"Iyi sevgili korumanı çağırıp geliyorum." Okan lafını sokup giderken masaya baktım. Ilk defa bir yemek için bu kadar çok özenmiştim. Içeriye Okan girince hemen ardından Mustafa da girdi. Elindeki ekmeği uzatınca hemen alarak dilimlenmiştim. Mutfakta sessizlik hakimken masaya ekmek sepetini koyarak kocamin yanina oturdum.

"Elinize sağlık Hira Hanım, her şey çok güzel görünüyor." Afiyet olsun, dediğimde Okanda eline sağlık demişti. Beraber yemeğe başlayınca yüzlerine baktım. Ikiside ifadesiz şekilde yiyordu.  O kadar özendim güzel olmamış mı? Köftenin tadına baktığımda güzeldi. Birkaç dakika sonra etleri de servis edip yerime oturdum.

"Sizi de çok yorduk..." Önemli değil dediğimde Okan, lezzetli olduğunu söylemişti. Neşem yerine gelince gülümsedim.

"Mustafa hani Raşit abim arada gelip közde balık yapardı.  Yarın hava güzel olursa bizde yapabilir miyiz? Böylelikle dolaptaki balıkta ziyan olamamış olur." Okan bir yudum su içerken tekrar Mustafa'ya baktım.

"Elbette yağmur yağsa bile arka tarafta yaparım benim için sorun olmaz."

"O halde yemektem sonra size özel kahvemden yapacağım." Mustafa olur, derken Okan sessizdi. Bunu bizden haz etmemesine yordum. Yemekler bitince Mustafa yardım etmek istese de izin vermemiştim. Ikisi berbarce salona geçince mutfağı güzel şekilde temizleyerek bulaşıkları makineye dizdim. Bugün fazlasıyla yorulsamda demişti. Elimde tepsiyle içeriye girince kahvelerini verip en son kupamı elime alarak  pencereye yakın oturdum.

Yağmur hala yağmaya devam ediyordu. Televizyon sesi olmasa belki de yağmur sesini bile işitebilirdim. Aradan on dakika geçince Mustafa ayağa kalktı. "Hira Hanım artık ben gitsem iyi olacak.  Bana ihtiyacınız olursa ben arabada olacağı."

"Arabada mi sabahlahcaksin. Okan söyler misin lütfen bu ev çok büyük çok fazla boş oda var.  Istediğinde kalabilir."

"Hira haklı ev dururken arabada sabahlaman doğru değil."

"Duydun işte Okan da gitmenden yana değil. Hem daha size çay yapacağım. Icerde çekirdek zulam var. Beraber film izler sohbet ederiz."  Ikisi boş gözlerle bakarken koyduğum suyun  çoktan kaynamış olduğunu düşünerek  mutfağa geçip çay demledim. Tekrar geldiğimde Okan'in suratı sirke satıyordu. Bana kalırsa Okan insan sevmiyordu.

Gece biraz zor gelsede çayları içilmiş saçma sapan bir film izlemişti. Yatma  zamanı gelince Mustafa'ya odasını gösterip iyi geceler diledim. Salona geldiğimdeyse  Okan derinlere dalmış düşünüyordu.

'Okan odamıza gidelim mi? Yoksa biraz daha mi oturacaksın?" Okan televizyonu kapatıp ayaklandıginda yanıma gelmesini bekledim. Sessizce koridor boyunca yürüyerek odama girmiştik. Okan hemen ardımdan odaya girdiğinde kapıyı kalarak kolumdan tutuğu gibi duvara yapıştırdi. Hafif sırtım ağırırken yüzümü buruşturmuştum.

"O adam kim? Sizi  aranızda nasıl bir ilişki var. Söyle..." Okan bağırmasada kükruyordu. Mustafa  ile de aramizda ilişki faaln yoktu. Evet,bir aralar eve gelip gitmesi hoşuma gidiyordu. Heyecanlaniyordum ama evlenmeden önceydi.

"Hiç... Hiç biz kardeş gibiyiz.'

"Ayağını denk al Hira, yoksa ya sen ya da o elimde kalacak. Duydun mu hiç iyi olmaz. Hem de hiç!"



Onu düşünmekten kendimi alamıyorum, şimdi acının ne olduğunu gerçekten biliyordum. Ayağını bir cam parçasıyla kesmek ve eczanede dikiş attırmak değildi bu. Acı, insanın birlikte ölmesi gereken şeydi. Kollarda, başta en ufak güç bırakmayan, yastıkta kafayı bir yandan öbür yana çevirme cesaretini bile yok eden şeydi.

Şeker Portakalı, José Mauro De Vasconcelos

KAYIP İZ  🚬 BİZE SEN KALA 5Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin