Aldanış

6.4K 601 282
                                    

Sevmemek... Nefretten sayılır mı? Sayılır mıydı? Beni öyle bir çelişki içine düşürmüştü ki ne düşüneceğimi bilememiştim. Belki nefret sebebi sayılırdı ama işte her şeyin aması olduğu gibi bununda bir aması vardı. Benden neden nefret ettiğini anlayamazken neden sevmediğini hiç anlamıyordum.

"Beni sevmeyecek bir şey yaptım mı? Ben sana nötr iken sen nasıl oluyor da benden nefret ediyorsun anlamıyorum." Bunu içimden mi dışımdan mı konuştuğumu bilmeden bir boşluğa konuşur gibi konuşmuştum.

"Seninle daha fazla tartışıp beyin hücrelerimi yakmayacağım." Gideceği sırada dur demiştim. Bana net bir şey söylememişti. "Okan istersen estetik olabilirim belki o zaman..." Bir umut beni severdi. Ben aşık olmasını da istemiyorum yalnızca biraz sevsin istiyorum.

"Şu hayatta bir şeyler yapmak istiyorsan yalnızca kendin için yap. Birileri istediği için değil. Birilerine yaranmak ya da saygı duymak için hiçbir şey yapma. Bırak insanlar seni sen olduğun için sevsinler."

"Yani olma mı diyorsun?"

"Değişen hiçbir şey olmaz diyorum." Güven sinirle gidince dudağımı büzdüm. Ona dürüstçe bir soru sormuştum. O ne yaptı yine fırçayı atıp gitmişti. Elimi yara izine götürünce yönümü pencereye doğru döndüm. Pencereden yüzüm net görünmese de görünüyordu.

Haklı mıydı? Düne kadar estetiğe karşıydım. Evet, iki kere estetik olmuştum ama ancak bu kadar düzelmişti. Dedem öldükten sonra hayat ışığım sönmüş gibi bir daha olmak istememiştim. Raşit abim istese de hep ret edip böyle yaşamayı öğrenmem gerektiğini savunmuştum. Bir süre boş gözlerle pencereye bakmıştım. Ben dünyanın en güzel kızı olsam da değişen bir şey olmayacaktı. Okan beni sevmeyecekti.

Aklıma Sema düşünce hemen onu aradım. Onunla konuşmayalı uzun zaman olmuştu. Biraz sohbet edince düğüne onu davet etmediğim için dargın olduğunu söylemişti. Bende olayları üstün körü anlatıp şu okula girip giremeyeceğimi sormuştum. Okulunda yetenek sınavlarının olduğunu söylüyordu. Bense hep ret ediyordum. Artık ötelemenin hiçbir anlamı yoktu. Madem her kadın ayaklarının üstünde durmalı bende seçmelere girip üniversiteyi bitirecektim.

Esma seçmelere yakın haber vereceğini söyleyince sevinmiştim. Tabi önce üniversite sınavına girmem gerekiyordu. Esma özel yetenek sınavlarının zor olduğunu söylemişti. Ah dedecim iyi ki seni dinleyip liseden mezun olmuşum yoksa bir de lise bitirmekle uğraşacaktım. Yüzümde tebessümle oturunca abimleri aramak istedim. Sonra yarın gideceğimi hatırlayarak yarını bekleyip yüz yüze konuşmanın daha güzel olacağını düşündüm.

"Okan yarın işe gider miydi? Geçen pazar gitmişlerdi. Umarım yarın da gitmezler abimlere erken giderdik." Koltuğa oturup Okan'ı beklemeye başlarken Esma bana birkaç link attı. Güzel sanatlar fakültesinde hangi bölümlerin olduğu falan yazıyordu. Ben plastik sanatlardan resim dalında girecektim. Aklıma Okan'ın resmi düşünce hemen ayağa kalkarak resim defterini aldım.

"Şimdiden alıştırmalara başlamalıydım." Seçmeler yaz sonuna doğru olmalıydı. "Okan'ın okulu bitince büyük ihtimalle bende başlamış olurdum." En önemlisi Okan izin verecek miydi? Abimler izin verdiği sürece o karışmadı değil mi zaten beni görmek falan istemiyordu. Ben okulu kazanıp gidersem ona gün doğardı. "Estella o da sınava hazırlanıyor beraber hazırlanabiliriz." Şimdiden içim içime sığmaz olmuştu. Bunu düşünmekle iyi yapmıştım.

Elimde kalem Okan'ın gözelerini çizmeye başladım. Ara sırada olsun özellikle de ağabeyi ile konuşurken gözlerinin içi gülüyordu. Kocamın soyadı Güleçoğlu olmasına rağmen karısına bir kez dahi olsun gülme zahmetinde bulunmuyordu. Okan'ın yüz hatlarını çizerken kapı açıldı. Onun geldiğini görmemle resim defterini kapatmam bir olmuştu. Okan ne yaptığımı anlamaya çalışırken hiç zaman kaybetmeden söze girdim.

"Okan hani sana birinden bahsetmiştim. Bana teknik resim öğreten bir kız vardı." Okan kız derken gözlerini kısmıştı. "Sema... Az önce onunla konuştum. Bana birkaç defa özel yetenekle öğrenci alımı yapan üniversitelerden bahsetmişti. Yarın abimlere de söyleyip o sınavlara gireceğim."

"Ağabeylerine söyleyip..." Okan sinirlenir gibi olunca dudağımı dişledim. Yine kötü bir şey mi söylemiştim. "Bunlar hangi Üniversitelermiş, en önemlisi sen hangi üniversiteyi istiyorsun?" Sorduğuna göre gerçekten merak etmiş olmalıydı bende mutlulukla Eskişehir'i istediğimi söyledim.

"Sana bir soru sormak istiyorum. Okuman için evlenmen şart mıydı? Sevgili ağabeylerin evlenmeden önce okumana karşı mıydı? Neden evlendikten sonra okunmak istiyorsun?" Okan soruları sıralayınca hangisine önce cevap versem diye kısa bir an düşündüm.

"Evliyken okumak yasak mı? Yoksa evliler okula alınmıyor mu? Ama yok be öyle bir şey duymadım. Yani evlenince de isteyen herkes okuyabilir. Hatta hocalarımız örnek diye yaşlı kadınları falan anlatırdı. O halde sen neden böyle bir soru sordun." Okan yine eliyle başına vurunca kıpkırmızı olmuştu. Bende yine bir pot kırdım diye düşünerek iç dudağımı dişledim.

"Sen sandığımdan daha mı aptalsın yoksa inatla saf rolü mü yapıyorsun?"

"Neden kızdın soruna cevap vermedim diye mi? Ama haklısın bende olsam bende kızardım. Abimler okumamı istedi. Hatta evlenmeden önce defalarca bu evlilikten vazgeçebileceğimi söylediler. Bense bir inat evlenmeyi istedim. Harbi ben neden böyle bir..."derken Okan küfür ederek banyoya girip kapıyı çarptı. Bende ardından öylece kaldım. Acaba hangisine kızdı. Okula gitmek istemiş olmamı mı? Yoksa Eskişehir'e gitmek isteyişime mi sinirlendi. Bana kalırsa sorularına net cevap veremezdim ona kızdı.

Beynim yanmaya başlayınca resim defterimi dolaba koyup yatağımı koltuğa hazırlayıp uzandım. Okan da banyodan çıkıp direkt ışığı kapatmıştı. Yatağına girince yastığıma sarılıp ona baktım. "Okan yarın evden kaçta çıkarız." Okan arkası dönük olduğu için bana dön demek istesem de cesaret edemedim.

"Sevgili Kartal abin bizi akşam yemeğine davet ettiğine göre akşam gitmemiz uygun olmaz mı? Yoksa gün sana gün kavramlarını falan da mı öğretmem gerekecek."

"Hayır, onları biliyorum da ben Raşit abimleri de çok özledim. Yarın onlarda olacak. Hem biliyor musun Aysima çok tatlı hani düğünde seninle dans etmek isteyen küçük kız... Ve biliyor musun Raşit abim Lina yengemin ablası ile evli. Belki erken gidersek onun hakkında bilgi de alırız."

"Artık susan mı geceleri sana ne oluyor hiç bilmiyorum."

"Cevap vermedin yarın erken gidecek miyiz?"

"Kahretsin gideriz yeter ki bir sus bir huzur ver." Bu adamda hep sinirli canım kardeşlerine gelince gülleri yarılıyor bana gelince nemrutun önde gideni odun oluyor.

"O halde üç gibi gideriz. Okan bir de yarın test yapacağız. Erken gidip erken gelelim olur mu? Bana daha testin nasıl yapılacağını öğreteceksin." Okan yeter diyerek başının altındaki yastığı üstüme attı. Yastık ayakucuma düşünce tebessüm ederek yastığı alıp başımın altına koydum.

"Teşekkür ederim tek yastıkla yatmaktan boynum ağrıyordu." Yerimde mutlulukla kıpırdanırken ona baktım. "Bu iyi oldu ama sen yastıksız ne yapacaksın?" Bu sorumla oflayınca bakışlarımı tavana çevirdim. "Biliyor musun sen bana bugün senden nefret ediyorum dedin ya ben çok üzüldüm. Böyle sanki içimden bir şey akıp gitti. Hatta midem burkuldu. Bana kalırsa hiçbir kadına öyle ağır sözler söylememelisin. Bir kadına verebileceğin en ağır ceza onu hiçe saymaktır."

"Serçe... İyi geceler."

"İyi geceler Okan, tatlı rüyalar..."



Ben sadece fazlasıyla ciddiye almıştım, küçükken babamın bana birini üzdüğümde söylediği o sözü 'Kendini karşındakinin yerine koy' ve ilk başlarda bunu o kadar çok yapmıştım ki, bir gün dönüş yolunu yani kendimi bulamadım. #Alıntı


Yeryüzündeki en saf duygu nedir? 





KAYIP İZ  🚬 BİZE SEN KALA 5Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin