Bölüm 44

6.5K 615 216
                                    

Öldüm ben! Öldüm! Bu acı beni öldürdü. Hiç olmadığım kadar ölüyüm. Böylesine bir acı olabilir miydi? Ölüyken bile bu denli yoğun bir acı hissedebilir miydi? Oysa kalbimin durduğunu nefes alamadığımı hissediyordum. Okan'ın beni sarmasıyla gözyaşlarımın arasından onu görmeye çalıştım. Elimle gözyaşlarımı silerken gözümün önündeki perdenin de gitmesini istiyordum. Beni bir kez daha sarstığında bütün gerçekler yüzüme tokat gibi çarpmıştı.

"Kendine gelmezsen zorla doktora götürür sana bir değil birkaç tane iğne yaptırtırım." Doktor mu? Hayır, gidemezdim. Ben onunla hiçbir yere gidemezdim. Estella'nın tiz sesiyle başımı hafif sağıma çevirdim. Estella koşarak yanıma geldiği gibi diz çöküp neler olduğunu sordu.

"Hira neyin var, kötü bir şey mi oldu?" Diye pek çok soruyu ardı ardına sorarken titreyen elimle yerdeki ölü serçeyi gösterdim. Okan da oraya baktığında oturduğu yerden hareketlenerek serçeyi eline aldı. "Öldüyse gömeriz Hira, her kuş ölür." Vücudumu tireme alınca irkilmiştim.

"Aynen Okan sen bir an önce gömmelisin." Estella kollarımdan tuttuğunda bir kez daha burnumu çekmiştim. Okan da biraz ileriyi eliyle kazmaya başladı. Bana ara sıra baksa da benim tek odak noktam bugün benim gibi ölen serçe'deydi. Minik serçenin belki de kalbi dayanamamıştı. O halde benim kalbim neden hala durmamıştı. "Yenge bak gömüldü." Okan kuşu toprağa gömdükten sonra ellerini çırparak ayağa kalkmıştı. Yanıma gelip beni kaldırmak için ellerini uzatınca kendimi geriye attırdım.

"Dokunma! Bana o pis ellerinle dokunma!"

İstemiyordum. Bana dokunsun istemiyordum. Bana gözleriyle bile dokunmasın o gözleri bile artık haramdı. "Ben hallederim sen elini yıka." Okan geri çekilirken Estella da kalkmam için bana yardım etmişti. Ayağa güç bela kalktığımda Estella'nın yardımıyla yürümeye çalışmıştım. Biz önden o arkadan yürüdü. Üst kata zar zor çıkınca Estella'nın odasının önünde durdum. "Senin... Senin odana gidebilir miyiz?" Sorumla birlikte arkasına baktığında kime baktığına emin olsam da o tarafa bakmamıştım.

"Olur, yengecim bende ders çalışmaktan sıkılmıştım. Odamda film seyreder kafa dağıtırız." Bir şey söylemesem de kapıyı açmış yatağına gelinceyse oturabilir miyim diye sormuştum. İnsana bedeni ağır gelir miydi benimkisi bugün çok ağır gelmiş ölü kadına dönüşmüştüm. "Yenge sen biraz uzan ben gidip sana su getireceğim." Başımı sallayıp yatağa cenin pozisyonunda yattığımda bana uzunca bir süre bakıp çıkmıştı.

Kapı kapandığı an elimi karnıma götürdüm. Ben hamileyim zannederken kocamın sevgilisi hamileymiş... Beni aldatmış olması hak mıydı? Sırf sevgili olduğunu bilerek evlendim diye bu bana yapılır mıydı? Beni geçtim hangi kadına yapılırdı. O kadını bu denli çok seviyorsan neden bana dokundun karın olmam bana sahip olma hakkını verir mi? Elimin tersiyle göz yaşımı silsem de çoğu yastığa akıyordu. Bebeğim keşke gerçek olsaydın keşke her şeyi değdi diyebileceğim tutunabilecek bir dalım olsaydın. Şimdi senden de kocamdan da olacağım...

Koca mı? Unut artık Serçe o adam senin kocan değil o adam seni hiç sevmedi. Kaç defa sana seni seviyorum diyemem demedi mi? Yine de umut bağlama diyip dokunmak... Bu adamlığa sığmaz... Sen beni hiçe saydın bende seni sayacağım. Madem o kadar çok sevdin sana özgürlüğünü de vereceğim. O kadına sahip çıkar bebeğinizi gül gibi büyütürsünüz... Kapı aniden çat diye açılınca korksam da sesimi çıkarmadan dişlerimi sıktım.

"Hira suyunu getirdim." Okan elinde bir bardak suyla geldiğinde yutkundum. Bedenimi inci tanesi gibi seven adam ruhuma neden tenezzül etmemişti. Beni neden insan gibi değil de aşkla sevmemişti. Elindeki bardağı usulca kenara bırakarak yanıma oturdu. "Yalnızca bir kuş için ağlıyor olmazsın değil mi? Benim paylaşmadığı bir derdin mi var?" Bana bakma öyle... Bana vicdan azabıyla kavruluyormuş gibi bakma.

KAYIP İZ  🚬 BİZE SEN KALA 5Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin