UMUTSUZ

225K 3.1K 402
                                    

Kitap kapağı için bsudeee ye çok teşekkür ederim 💖

Başlamadan önce...

Hayat adı verilen bu dikenli yolda, iyisiyle kötüsüyle, hatasıyla telafisiyle, doğrusuyla yanlışıyla, ağlayıp gülmesiyle, umuduyla umutsuzluğuyla bir şekilde yaşıyoruz. Yeri geliyor yıkılıyoruz, sonra öyle bir an geliyor ki sapasağlam, sanki hiç devrilmemişiz gibi ayağa kalkıyoruz, tekrardan. Umutsuz'da yaşananlar ve yaşanacak olanlar da buna bir örnek. Bu, güçlü bir kadının hikayesidir. Elbette, bu kadın, anne karnından bu özelliğe sahip bir şekilde doğmadı. Hayat büyüttü onu, sağlamlaştırdı, kuvvetlendirdi.

İnanır mısınız bilmiyorum ama kitabın kadın karakteri Defne'yi yazarken ben de güçlendim. Bugün 12 Mart 2021, ben bu kitabı ilk kaleme aldığım zaman ise 13 Ağustos 2019'du. 02:22 sıralarında kitabı düzenlemeye aldığım bu gecede, kitabın başlangıç aşamasıyla ilgili sizlere bir iki bir şey anlatmak istiyorum.

Daha dün gibi aklımda, insan nasıl unutur ki? Kötü giden okul hayatı, evde ekonomik açıdan yaşanan aile içi sıkıntılar, tartışmalar, arkadaş ilişkilerimdeki vasatlıklar, duygusal anlamda çöküş eşiği... Aslında eski okuyucularım bilir, bir defasında onlara da anlatmıştım. Her açıdan kötü bir dönemdi benim için. Böyle bir zamanda, kafamı meşgul etmem gerekiyordu, yoksa gerçekten de ruhsal açıdan iyi bir noktaya gelmeyecektim.

Umutsuz'u yazmaya karar verdim bir gün. Çok okunacağını düşünmedim. Tanınan biri değildim burada, üstelik sadece bir okuyucuydum, deneyimsizdim. Amacım sadece düşünmemekti, düşünüp kendimi üzmemekti. Umutsuz'a tutundum bende. Günde birer tane bölüm yazmaya başladım. Böylece, normal hayatımdan soyutlandım. Nereden bilebilirdim ki hayatıma daha da çekileceğimi...

O zamanlar, kadına şiddet olayları, şu an ki gibi çok fazlaydı. Wattpad'te de "adam kadına her şeyi yapar, kadın 2 bölüm sonra affedip aşık olur" klişeleri vardı ve ben bundan çok sıkılmıştım. Bir tepki üzerine çıktığım yolda, akın akın büyüdük.

O yıl yani 2019'da UMUTSUZ bana umut oldu. Okul hayatım düzene girdi, ailevi olaylar çözüldü, arkadaş çevrem benim istediğim gibi oldu, kalbimi kıran kim varsa benden af diledi, hayatım eksiden artıya döndü. Buradan aldığım geri dönüşler o kadar özel ve güzeldi ki, güçlendim ben de. Kitap karakterim gibi ilk başta imkansız olduğunu düşündüğüm her şey, sonrasında imkanlı oldu. Anlayacağınız, Umutsuz benim için bir kitaptan daha fazlası, bu hayatta benim için en önemli kırılma noktalarından biri.

Şimdi, bu değişimleri kitaba bağlamama kızanlarınız olabilir. Bu wattpadte neye kızacağınız, tepki göstereceğiniz belli olmuyor çünkü. Umutsuz, bana büyük motivasyon sağladı o zamanlar. Birçok güzel insan tanıdım. Yaptığım, emek verdiğim kitaba yapılan güzel yorumlar, destekler moral ve öz güven kaynağı oldu bana. Hayatımın en dip anından, bir kuş gibi kanatlanıp çıktım böylece. Elbette ki, buranın bana olan güzelliğini yok sayamam.

Umutsuz'u beğenir misiniz, inanın bilmiyorum. Tek dileğim, biraz sabırlı olmanız. Hakaret içeren yorumlar yapmamanız. Bu duruma alışmam, eleştiriye açık olmam gerektiği söyleniyor ancak kimse bedduaya varacak şekilde kötü sözler duymayı hak etmez.

Bir de kitabın reklam panosu gibi kullanılmasını, kitap tanıtımı yapılmasını istemiyorum. Ben bu yolda tek başıma ilerledim, kimseden yardım almadım. Kimseye yalvarmadım kitabımı paylaşsın diye. Kendi kendime yaptım ve sizler de bunu düzgün kalemlerinizle başarabilirsiniz. Bu gibi durumlarda, kitabını paylaşıp duranlar engellenecektir.

Beğeneceğiniz, seveceğiniz bir kitap olur umarım. İyi günler, keyifli okumalar. Başlıyoruz.

İlerideki bir bölümden kısa bir alıntı...

Haftalardır, başını dizlerine koyup, hüngür hüngür ağladığı kadına kaydı gözleri. Kimsenin yanında akıtamadığı yaşlarını, onun yanında akıtmıştı. Bir nevi, güçsüzlüğünü ona göstermişti.  Derin bir nefes aldı ve her şeyiyle kendini avuçlarına bırakacağı kadına, odaklandı. Birazdan dudaklarından çıkacaklar, onun için önemli bir dönüm noktasıydı.

"Bunu, iki kelimeye sığdırmak, haksızlık gibi geliyor bana. Bu kadar yoğunken yani çok fazla hissederken... Defne, ben seni seviyorum."

Fazla uzatmak istemedi, belki de bir avazda söylemesi daha iyiydi. Üzerinden, büyük bir yük daha kalkmıştı ve hafiflemişti. İçinde tut tut nereye kadardı. Defne'nin vereceği tepkiyi merak ettiğinden, ona bakıyordu ancak kız donup kalmıştı bir kere. Kocasının ağzından dökülen itirafı, ilk etapta hazmetmesi çok zordu.

"Ne?" Sesi titredi ister istemez. Doğru mu duymuştu emin değildi. Algıları mı körelmişti acaba?

"Ben seni çok seviyorum. Buna hakkım var mı bilmiyorum ama çok." Bir kez daha söyledi. Bundan sonrasında da hep söyleyecekti zaten. Sevgi sözcüklerini, kendine saklamayacaktı artık.

Defne, bir kez daha aynı itirafı duymasıyla, olayın gerçekliğini kavradı. Bir an, "Olabilir mi? Gerçek mi acaba?" diye düşündü. Ancak, sonrasında aklına gelenlerle, bu soruları aklından defetti.

"Şimdi de sevgiye olan açlığımdan ve ihtiyacımdan mı vuracaksın beni? Böyle mi canımı yakmaya karar verdin?" Oturduğu yataktan kalktı bir an da. Hüzünle bakıyordu Savaş'a.

"Defne, yok öyle bir şey..." Savaş, kendisini savunamadan, Defne girdi tekrardan araya.

"Yalancı! Sen sevmezsin ki beni, en başından beri nefretle baktın bana! Psikolojik şiddet uyguladın, azarladın, bağırdın, çağırdın. Şimdi de sevdiğini söylüyorsun. Amacın benimle oyun oynamak mı? Dalga geçmek mi?" Bir damla yaş süzüldü gözlerinden, ancak hemen sildi elinin tersiyle. Savaş ise, acıyla bakıyordu. Çünkü, Defne'nin bu şekilde düşünmesine bizzat kendisi sebep olmuştu.

"Yapma artık, lütfen! Yoruldum görmüyor musun? Toparlanmaya çalıştıkça, canımı yakmaya ant mı içtin? Yetmedi mi yaptıkların? Daha ne istiyorsun benden? Şimdi de en büyük eksikliğim üzerine mi oynamaya başladın?" Defne, Savaş'ın amacını anladığını düşünüyordu. Adamın niyeti, onu delirtip, tımarhanelik etmekti galiba. Defne, o kadar üzgündü ki, bir taraftan da öfkesi binmişti üzerine. Bir o yana bir bu yana gidip geliyordu.

"Beni yanlış anladın. Ben seni gerçekten de çok seviyorum." Savaş'ın sesinde büyük bir hayal kırıklığı vardı. Böyle bir çıkışı beklemiyordu çünkü.

"Beni sevecek zamanı hangi ara buldun sen ya? Neyimi seviyorsun hem? Kırmaktan beter ettiğin kalbimi mi? İncittiğin ve psikolojik şiddetine maruz bıraktığın ruhumu mu? Aşağılamalarınla yerden yere vurduğun bedenimi mi? Hani bir oyuncaktım ben? İşini görüp, kullanıp, atacaktın hani beni? Ne değişti şimdi? Ne?" Defne, sinirden gözünün döndüğüne yemin edebilirdi. Masanın üzerindeki televizyon kumandasını kaptığı gibi, karşısında bulunan boy aynasına fırlattı. Bir şeylerden hıncını almak istiyordu ve başarmıştı da.

Kırılan ayna değildi de sanki kendiydi. Ruhu, tuzla buz olmuştu. O kadar dolmuştu ki, dayanamayıp yere çöktü. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu şimdi. Bir yandan da içindekileri ortaya döküyordu. "Utanmadan, beni sevdiğini söylüyorsun. Bu hayattaki en büyük eksikliğim sevgiydi. Onu bile oyuncak ettin ya sana diyecek sözüm yok artık."

...

Sosyal medya hesaplarım:

X: erubeculahilal

instagram: erubeculahilal

Hilal 💖

UMUTSUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin