28. Yazık

55.9K 2.5K 691
                                    

Bölüm Şarkısı: Sezen Aksu-Son Bakış 🎶

Ezgi ölmeden 3 saat önce...

Adana'dan geleli saatler olmuş ve çok özlediği yeğenini görmek için, abisinin evinde almıştı soluğu. Gittiğinde, her zaman aşina olduğu bir manzarayla karşılaşmıştı tabii. Buse yine evde yoktu, minik İmge yine tek başınaydı. Evde yardımcılar vardı ancak 3-4 yaşında bir çocuğun, annesi olmalıydı yanında. Madem bakamayacaktı, neden doğurmuştu? Yazık, günah değil miydi? Evladıyla ilgilenmediği için hiç mi vicdanı sızlamıyordu? Gerçi, Buse'de vicdan ne arasın? Ezgi, onun yaptıklarının akıl karı olmadığını bildiğinden, sorgulamayı bıraktı bu yüzden.

İmge, annesinin ilgisizliğinden, biraz içine kapanık bir çocuktu. Babası, onun için elinden geldiği kadarıyla bir şeyler yapıyordu ancak annesinin yerini tam olarak tuttuğu söylenemezdi. Evde, odasında tek başına oyuncaklarıyla oynarken, kapıdaki halasını görmesiyle dünyalar onun olmuştu sanki. En azından, onunla oynayacak, ilgilenecek, arkadaş olacak birileri gelmişti. Ezgi'de onun yalnızlığını biliyor ve bu yalnızlığını giderirse, onun mutlu olacağını düşünüyordu.

Hala-yeğen bir süre oyun oynadılar. Gülüşüp şakalaştılar. İmge, halasının da görmesi için, çeşit çeşit oyuncaklarını onun önüne döküyordu. Bir ara, bu oyuncakların arasından kara kaplı bir defter de verdi Ezgi'ye. Genç kız, bu garip defterin ne olduğunu anlayamadığından, merak edip ilk sayfasını okudu. Keşke, okumasaydı. Gördükleriyle, midesi bulanacak dereceye geldi. Allah'tan, İmge'nin okuması yazması yoktu. Eğer olsaydı, bu çirkin yazıları okur ve kahrolurdu. 

"Halam, nereden buldun bunu?" Dehşete düşmüştü, gözleri yeğeninin üzerindeydi. Elinde, herkesi kıyamete sürükleyecek yazılar vardı.

"Hala, anneme söyleme olur mu? Ben, onun hatıra kutusundan aldım bunu." İmge'nin de gözleri doldu korkudan. Çünkü, izinsiz almıştı ve annesi bunu duyarsa, çok kızardı.

"Bunu benden başka kimse gördü mü ?" Yeğenini kucağına aldı. Amacı, onun içini rahatlatmak ve korkmamasını sağlamaktı. 

"Hayır, daha dün aldım ve oyuncaklarımın arasına sakladım. Rengi çok güzeldi çünkü." İmge'nin telaştan hızlı hızlı anlatışına şahit olan Ezgi, onun başını göğsüne bastırdı ve başına öpücük kondurdu. Yaptığı, elbette ki yanlıştı, başkalarının eşyalarını izinsiz almamalıydı. Daha yaşı küçüktü, bir şekilde bu huyundan vazgeçmesi sağlanabilirdi. Ancak, ya annesi? Bir insanın hiç mi utanması olmazdı. 

"Bu, bizim aramızda bir sır tamam mı İmge? Kimseye, bu defteri aldığını ve bana verdiğini söylemek yok. Korkma da hem, ben halledeceğim." Küçük kızın yüzünü okşadı, ona güven veriyordu.

"Tamam hala, söylemem." İmge, korkudan biraz daha sindi halasına, sıkı sıkı sarıldı ona. Bunu fark eden Ezgi, konuyu değiştirmek ve olanları unutturmak için, başka yollar düşündü. 

Aslında, duyguları karmakarışıktı. Sinirlense mi yoksa üzülse mi? Kızsa mı yoksa kırılsa mı? Şaşırsa mı yoksa iğrense mi? Bilinmezlikler içindeydi. Ancak, bunları yeğenine hissettiremezdi. Bu yüzden, abileriyle çocukken oynadığı oyunlardan birini, onunla oynamaya başladı. Şu an, soğukkanlı olmalıydı. Aksi takdirde, kıyamet kopacaktı. Abilerine, elbette okuduğu yazıları anlatacaktı ancak şimdilik sakin kalmalıydı. Kimse için değilse bile, kucağındaki İmge için.

Saatler geçti, nihayet Buse eve gelmişti. Oyunları esnasında yorulan ve uyuyakalan yeğenini yatağına yatıran Ezgi, gelen kadını fark etmesiyle hemen onun yanına gitti. Gider gitmez de koluna yapıştı zaten. 

"Sen ne utanmaz, ne aşağılık bir kadınsın be?" Öfkeden gözü dönmüştü. Buse'nin iki kolunu da sertçe tuttu ve onu sarsmaya başladı. 

"Sen kimsin de benimle böyle konuşma cüretinde bulunuyorsun? Laflarına dikkat et!" Buse, Ezgi'nin kıskacından kurtulmaya çalıştı ama başaramadı. Duydukları yüzünden, onun da siniri tepesine çıkmıştı.

UMUTSUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin