43. Vur

34.7K 2K 1.1K
                                    

Bölüm şarkısı: Sinan Akçıl, Burcu Güneş-Seni Bir Tek

2 Mart 2022 Çarşamba

Savaş'tan

Yaklaşık olarak, üç buçuk aydır devam eden psikoterapi seanslarımdan birini daha geride bırakmıştım. Haftada yalnızca bir gün gittiğim ve zamanımın 45-60 dakikasını alan seansların, üzerimdeki olumlu etkilerini saymakla bitiremezdim. Korkularımla, kaygılarımla, karşı karşıya kaldığım stresle, ancak bu şekilde baş edebilme şansı buluyordum.

Terapilerin ilk zamanları, benim için işkenceye eşti. Acı dolu deneyimlerimi ve duygularımı anlatırken, duygusal açıdan çöküyordum. Yaşadıklarımla ve yaşattıklarımla yüzleşirken, berbat hissediyordum. Terapistim Hilal hanımla aramızda öyle konuşmalar geçiyordu ki, kimi zaman ağlıyor, kimi zaman öfkeleniyor, kimi zamansa ağır duygusal patlamalar yaşıyordum.

Terapi sonralarında kimseye belli etmemeye, bir sorunum yokmuş gibi davranmaya, kuyruğumu dik tutmaya çalışsam da fiziksel ve ruhsal açıdan öyle yorgun düşüyordum ki, toparlanmam günlerimi alıyordu.

Acaba yanlış mı yapıyordum? Derdimi ailemle paylaşmalı mıydım? Hayır, olmaz! Bu, seni daha da güçsüz yapar Savaş! Sana, her zaman güçlü olman gerektiğini öğrettiler. Güçsüzlüğünü gösterirsen, sırtına daha fazla yük biner (!).

Küçüklükten beri bana verilen, beynime kodlanan mesajı görüyor musunuz? Aslında, bu büyük bir hata. İnsanım, elbet düşüp kalkarım. Tek başıma güçlü olamam ki, yeri geldiğinde birilerinin beni kaldırması gerekir. Bu güçlü olmaya çalışma durumunun da derinine insem iyi olacaktı. Kendime, doğacak çocuklarıma ve karıma hayrımın kalması için, bu şarttı.

Her seansın sonunda, çeşitli ödevlerim oluyordu. Kulağa biraz komik gelebilir ama terapistim tarafından bir sonraki seansımıza kadar ödevlendiriliyordum. Mesela, bana verilen ödevlerden biri, yaşlılık triplerimi yenebilmemdi. Bununla yüzleşmem, üzerine düşünüp taşınmam, bununla ilgili bir sonuca varmam, bu duygumu düzeltebilmem ve iyileştirebilmem gerekiyordu. Bu, tamı tamına üç seansa mal olmuştu.

Defne ile aramızdaki yaş farkı beni öylesine korkutuyordu ki, bunu kelimelere nasıl dökeceğimi bilmiyordum. Onun beni bırakacağı hissi, yaşımı sorun etme ihtimali, ona yetememe düşüncesi beni delirtiyordu. Zaten aldatılan ve yıllardır kandırılan bir adamdım. Bu durum ister istemez, korkularıma daha fazla korku katıyordu.

Seanslardan birinde, bu duygunun derinine inmiştik. Yetememe hissi nereden geliyordu? Neden beğenilmeme korkum vardı? Niye karımın beni sevememe ihtimalinden korkuyordum?

Ben, hayatının her anında, her istediğini elde eden bir adam olmuştum. Bu, ailemin zenginliğinden, her yerde elimizin kolumuzun olmasından, bir şeylere ulaşabilmemin diğer insanlardan daha kolay olmasından kaynaklanıyordu. Benim lügatımda, hiçbir zaman imkansız diye bir kelime olmamıştı. Ta ki Gülce'ye kadar...

İlk başlarda, benim için fazlasıyla sıradan biriydi. Hatta, sokakta görsem suratına bile bakacağımı sanmıyorum. Ancak, insanların hatalar yaptığı bazı zamanlar olur, gerçi 18-19 yaşlarındaki birinin hata yapmama gibi bir ihtimali yoktur. Yeni bir şehir, yeni bir ortam, liseden sonra üniversite hayatı, değişen arkadaş çevresi gibi onlarca faktörü sıralayabilirim bu hata yapma durumları için.

Her şeyi elde etmeyi başaran, her istediği anında olan birinin, ilk tökezlemesiydi Gülce. İlk başlarda sadece takılmak istediğim, ancak ondan yüz bulamayınca, zamanla takıntı haline getirdiğim biriydi.

Nasıl olabilirdi böyle bir şey? Sokağa çıksam, onlarca kızı peşime takacağıma kesinkes eminken, nasıl olmuştu da Gülce'de bunu başaramamıştım? Sanırım, imkansız oluşu ya da benim böyle sanışım, ilk defa bir şeyi elde edemiyor oluşum, bir de küçük bir çocuk gibi bunu kabullenemeyişim sorularıma vereceğim cevapların temelini oluşturuyordu.

UMUTSUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin