6. Fedakar

72.8K 2.6K 413
                                    

Bölüm şarkısı: Bengü-Kalbim🎵

Keyifli okumalar dilerim...

Sabah, Defne'yi odada bırakıp, kahvaltı etmek üzere ailesinin yanına gitti. Ailesindeki herkes masadaydı ancak kızı, uyduğu için onlara katılamamıştı. Alara'yı bu aralar fazla ihmal ettiğini düşündüğünden, yemek yedikten sonra onun yanına gidecekti. Masadaki herkesin gözü, onun üzerindeydi. Alara'nın iyileşebilmesi konusunda, umutlanmışlardı doğal olarak.

"O kızı bu eve getirme konusunda doğru bir karar verdin Savaş. O, Alara'mıza umut olacak." dedi babası. Savaş'ta, onun söylediği gibi olmasını umuyordu. Onaylar biçimde başını salladı. Bir hayli düşünceliydi. Defne ile ne yapacağını, sonlarının ne olacağını kestiremiyordu.

"Allah'tan umudunu kesme oğlum. Kuzumuz iyileşecek, iyi düşün iyi olsun her şey." dedi annesi de.

Anne ve babası, onu üzmemek ve ona umut vermek için çaba sarf ediyordu. Kardeşleri, onu güldürmek için şakalar yapıyordu. Gülmek için dermanı yoktu ancak onlara ayıp olmasın diye zoraki bir tebessüm sunuyordu. Derdini bölüşmeye çalışan ailesini üzmesi, bencillik olurdu.

Yemek faslı bittikten bir süre sonra, kızının yanına gitmek için sofradan ayrıldı. Onun odasına doğru giderken, Defne'nin olduğu odadan gelen seslerle yönünü oraya çevirdi. İşte, Defne'yi telefonla konuşurken yakalamasının serüveni buydu.

Karşısındaki adamı fark etmesiyle, korkudan ve telaştan olsa gerek elindeki telefonu düşürdü Defne. Yere düşen telefondan, ablasının sesi geliyordu ancak bunu umursayacak durumda değildi. Nutku tutulmuştu. Şu an, bir heykel gibi hareketsizdi. Kulakları yanıyordu, buna ek olarak kalbi de bu uzvunda atıyordu sanki. Nefes alışverişi düzensizleşti, gözleri büyüdü. Savaş'ın bakışlarına maruz kalmak istemediği için, başını yere eğdi.

Savaş, Defne'nin yemek ve kıyafet ihtiyacını giderebilmek için odaya, evin çalışanlarından bir iki kişiyi göndermişti. İşte bu çalışanlardan biri de İclal'di. Normalde, Defne'nin üzerinde telefon yoktu. Az önce elinde olan ve yere düşürdüğü telefon, İclal tarafından verilmiş olmalıydı ona. Tembihlemişti, Defne ile konuşmamaları hatta göz teması bile kurmamaları konusunda, çalışanlarını uyarmıştı Savaş. Sadece işlerini yapıp gideceklerdi ancak gördüğü kadarı ile kimse onun sözünü dinlemiyordu. Sinirliydi, hem de çok.

"İclal, telefonunu al ve çık!" Sinirli olmasına rağmen sakindi sesi. Dişlerinin arasından konuşuyordu.

"Beyim, ben-..." İclal, kendini açıklamak için konuşmaya niyetlendi ancak bir işe yaramadı. Savaş tarafından sözü kesilmişti.

"Çık odadan! Seninle sonra hesaplaşacağız." Sesi, az öncekine kıyasla şiddetliydi. Bu ton değişimini anlayan genç kız, dil dökmenin işe yaramayacağını bildiğinden, itiraz etmeden odadan gitmek zorunda kaldı. İnsanların hem suçlu hem de güçlü olması salakçaydı. Savaş'ın, herhangi bir bahaneyi dinleyecek vakti yoktu.

Defne'de o sırada, kara kara düşünüyordu. Kendisi yüzünden arkadaşının da başının yanacak olması, istemediği bir durumdu. Gözleri Savaş'a döndü birden. Telaşla onun yüzüne baktı, keşke bakmaz olsaydı. Bitmişti! Buna emindi. Savaş'ın alnında bir damar belirmişti. Kasılan çenesi, dişlerini sıktığının göstergesiydi. Sinirlendiği görülüyordu ancak sakindi ve böyle olması hayra alamet değildi.

"Kiminle konuşuyordun Defne?" İclal'in odadan çıkmasıyla birlikte, bulunduğu kapı eşiğinden yavaş adımlarla Defne'nin yanına gitti. Aralarındaki mesafeyi kapatmış, kızın dibinde bitmişti.

UMUTSUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin