Bölüm Şarkısı: Hande Yener-Acı Veriyor
"Bu hamilelik seni ne kadar da güzelleştirdi böyle. Güzelliğine güzellik kattı resmen." Ezgi, bahçenin bir köşesindeki fidanını ve çiçeklerini sulayan genç kadının yanındaydı. Çok seviyordu Defne'yi. Belki, öz kardeşi olsa, bu kadar sevmezdi.
"Gerçekten mi abla?" Utançla gülümsedi. Ablasından duyduğu iltifat, yüzünde güller açtırmıştı.
"Gerçekten tabii! Maşallah, gözü olan varsa, gözü avucuna gelsin." Elleri, Defne'nin kahverengi tutamlarına gitti. Ezgi'de aynı Defne gibi gülümsüyordu.
"Sen de çok güzelsin abla. Sana benzemeye çalışıyorum işte ben de." Ezgi ablasının duru bir güzelliği vardı gerçekten. Yeşil gözlü, beyaz tenli, kumral saçlı, kalın dudaklı, hokka burunluydu. Çok fazla makyaj yapmazdı, genelde sade takılırdı. Alkoldür, sigaradır, fast food tarzı yiyeceklerdir asla tüketmezdi. Bundan dolayı olmalı ki, cildi ışıl ışıldı.
"Kız, hiç güleceğim yoktu." Yere eğildi bir taraftan da. Defne çiçeklerini sularken, o da kenardaki yabani otları, çiçeklerin vitaminini suyunu emmemesi için koparmaya başladı.
"Abla, zahmet etmeseydin ben yapardım." Defne'de onun yanına eğilmeye çalıştı ama Ezgi durdurdu.
"Elime mi yapışacak ablacığım? Ben yaparım, sen de sulamaya devam et çiçeklerini." Genç kızın direktifiyle, Defne işini yapmaya devam etti.
"Off! Bana yine İstanbul yolları göründü." Otları hınçla koparıyordu. Hiç sevmiyordu Adana'dan ayrılmayı.
"Neden ki abla?" Defne'nin yüzü düştü. Konaktaki en iyi anlaştığı kişi Ezgi'yken, onun sürekli olarak il dışına çıkması, moralini bozuyordu. Bir türlü beraber vakit geçiremiyorlardı.
"Bu Hancıoğlu erkekleri, ben olmasam bir hiç. Burada Savaş abimin yokluğunda, şirketi ben idare ettim tek başıma. Şimdi de Mehmet Emin abimin yanına gideceğim bir süre. Üstesinden gelemiyormuş, yardım için anlayacağın." Gitmek istemediği apaçık belliydi, sesine de yansımıştı.
"Pek gitmek istemiyor gibisin abla?" Soru sorar gibiydi, ablasının bitkin sesini o da fark etmişti.
"Ya, abime yardım etmekte hiç sıkıntı yok. Onunla yaşlarımız birbirine biraz daha yakın olduğundan, anlaşmamız kolay oluyor. Sorun, Buse! Onunla aynı ortamda bulunmayı sevmiyorum, özellikle sana yaptıklarından sonra, iyice soğudum." Otları koparıp bir kenara atmış, ellerine bulaşan toprakları silkeliyordu. Gözleri Defne'nin üzerindeydi.
"İlla İstanbul'a mı gitmen lazım? Yani, online yoldan yapabileceğin şeyler değil mi hiç?"
"Keşke öyle olsa. Biliyor musun? İçimde kötü bir his var. Gitmek istememe yoruyorum ama bilmiyorum neden." Asılan suratı, her şeyi belli ediyordu aslında. Kalbinin orta yerinde, oturmuş ama kalkmak bilmeyen bir yük vardı.
"Savaş'la konuş istersen, senin yerine o gitsin. Sen de buradaki işlerle ilgilenirsin."
"Zaten o kadar zaman ayrı kaldınız, abim yeni yeni insan içine çıkmaya başladı. Olmaz öyle, ben gider gelirim." Defne ve abisinin arsında örülü olan duvarların aşılması zor uçurumların farkındaydı. Yaşanacak bir ayrılığın daha, ikili arsındaki mesafeyi açacağını biliyordu. Hal böyleyken, bu gibi bir seçeneği eledi ve en doğrusunun kendisinin gitmesi olduğuna karar verdi.
"Sen gidince, ben çok üzülüyorum abla." Elindeki hortumu bir kenara bırakıp, Ezgi ablasına sarıldı. Gözleri dolmuştu.
"Kuzum, üzülecek ne var? Gidip geliyorum ya iste." Kolları Defne'ye sarılıydı, onu biraz kendinden uzaklaştırıp göz teması kurdu. İçindeki şefkat, yüzüne de yansımıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMUTSUZ
General FictionKapak tasarımı için @bsudeee ye çok teşekkür ederim 💜 13.08.2019- Umutsuz'un ilk yayımlandığı tarih