Rüyalarda, fiziksel acıların hissedilmediği söylenir. Bundan cesaret alarak, rüyada olup olmadığımı anlamak için, ara ara kolumu çimdikliyordum. Bunu yaptıkça, kolumda bir acı hissi oluşuyorsa, gerçek dünyada olduğumu anlıyordum. Kolum, çimdiklenmekten mosmor hale gelmişti.
İtalya... Çocukluğumdan beri, hayalini kurduğum ülke. Oraya, bir gün mutlaka gideceğimi biliyordum. Gazetelerden, kitaplardan, dergilerden, orayla ilgili resimleri kesip, biriktirirdim. Çocuk aklımla, İtalya'ya gitmeyi o kadar çok istemiş ve dilemiş olmalıyım ki, sonunda gidiyordum. Hiç şakasız!
Şu an da havalimanındaydık. Ben, sadece bavulumu toplamıştım. Geriye kalan her şeyle, Savaş ilgilenmişti. Pasaportum ve vizem yoktu mesela. Bunlar halledilmeden, ülke dışına nasıl çıkabilecektim ki? Savaş'a sorduğumda, üzümünü yiyip, bağını sormamam gerektiğini söylüyordu. Hal böyleyken, irdelemiyordum. Sonuçta, vardır bir bildiği. Oturduğu tekerlekli sandalyeden, her şeyi hallediyordu. Sayesinde, hiçbir prosedürle uğraşmadan, elimi kolumu sallayarak gidecektim.
Heyecanım, oldukça fazlaydı. Neyle karşılaşacağımı bilmiyordum. İlk defa, uçağa binecektim. İlk defa, Adana dışına çıkacaktım. İlk defa, ülkemden çok uzaklara gidecektim. İtalya, Rönesans'ın başladığı yerdi. Rönesans'tan öte, kaç bin yıllık geçmişi olan bir ülkeydi. Bu yüzden de kültürü fazlaydı, tarihi eserleri çoktu, eminim ki gezilip görülecek çok yeri vardı. İlk defa, şahitlik edecektim ben de bunlara.
Mehmet Emin abi de bu yolculukta bize eşlik edecekti. Hem, bizimle beraber maça gelecek, hem de Savaş tekerlekli sandalyeli olduğundan, zorlanmamamız için yardımcı olacaktı. Üstelik, onun İtalyancası da vardı. Bu, bizim işimize çokça yarayacaktı.
Düşünceler içinde gelip giderken, biletlerimizi ve pasaportlarımızı göstermemiş olmamız takılmıştı aklıma. Şu an, uçakların olduğu alana doğru ilerliyorduk ve kimse, "Nereye gidiyorsunuz?" diye sormuyordu bize.
"Savaş, biz neden pasaport kontrolünden geçmedik? Neden, biletlerimizi görevlilere göstermedik?" Aklım karışmıştı. Bu işte bir gariplik vardı.
"Çünkü biletimiz yok?" Gülerek verdiği cevap karşısında, olduğum yerde kalakaldım.
"Ne demek yok? Neyle gideceğiz İtalya'ya?" Telaşlı halimi gören Mehmet Emin abi, kahkaha krizine tutulmuştu. Ortada gülünecek ne vardı?
"Defne, sen bizim zenginliğimizi çok hafife alıyorsun." Kahkahalarını bir kenara bırakıp, zar zor da olsa bu cümleyi kurdu. Savaş'ta, onun söylediklerine sırıtıyordu.
"Ne?" Ben, bu iki adamın yanında, gerçekten de aptallaşıyordum. Aklımla oyun oynuyorlardı
"Diyor ki, kendimize ait jetimiz varken, neden başka bir uçakla uğraşalım?" Savaş'ın söyledikleri yüzünden, ağzım açık kalmıştı. Ciddi olamazdı! Ne demek kendimize ait jetimiz? Bu adamlar dalga mı geçiyordu benimle?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMUTSUZ
General FictionKapak tasarımı için @bsudeee ye çok teşekkür ederim 💜 13.08.2019- Umutsuz'un ilk yayımlandığı tarih