Bölüm Şarkısı: Sezen Aksu-Canımsın Sen 🎶
Yine, huzursuz uyandığı bir sabahtı ve yine başı ağrıyordu. Acaba, nörolojik bir rahatsızlığı olabilir miydi? Sanmıyordu. Üzüldüğü ve stresli olduğu gecelerin sabahları, hep böyle olurdu. Oysa, günlerdir neşe ve sevinç içindeydi. Kısacıkta olsa, hayatında en mutlu olduğu günleri yaşamıştı. Dün gece olanlar aklına akın ettikçe, bunların hepsinin bir rüya, bir hayal olduğunu düşünüyordu şimdi.
Zoraki bir şekilde kalktı yataktan. Adımlarının hedefinde, odalarındaki banyo vardı. Eline yüzüne su çarpsa iyi olacaktı. Bu, birazcıkta olsa içinin açılmasına, ferahlamasına yardım ederdi belki.
Umut, fakirin ekmeğiydi işte. Yüzünü yıkadığı su, akıp gittiği gibi onun dertlerini de alıp götürmemişti beraberinde. İçindeki sıkıntı, yerli yerinde duruyordu hala. Fiziksel ya da çevresel etmenler işe yaramıyordu. İlk başta, bozguna uğratılırcasına aldığı ruhsal darbeler şimdi, küçük toplu iğne ucu batarmış hissine bırakmıştı yerini. Yaralarını sarmaya çalışsa da hala ufakta olsa sıyrıklar alıyor ve o aldığı büyük darbeleri hatırlıyordu.
Başını, elini yüzünü yıkadığı lavabodan kaldırıp, karşısındaki aynaya çevirdi. Aynadaki aksi, hoşuna gitmemişti hiç. Bitkin ve fazlasıyla da berbat halde görünüyordu. Kenardaki kağıt havludan bir parça koparıp, suratından boncuk boncuk akan suları sildi. Derin bir nefes verip, omuzlarını dikleştirdi.
Banyodaki işlerini hallettikten sonra, odalarına geçti. Tam bu sırada, yatağın üzerinde boylu boyunca uzanan adamın, odanın tavanına boş boş baktığını gördü. Sağlam kolu, başının altındaydı. Acaba, hangi ara uyanmıştı? Defne, onun üzerine diktiği gözlerinin temasını sonlandıracaktı ancak, o kısacık sürede bir şeyi fark etti. Uzaktan da olsa, adamın göz altlarının şişliği ve kırmızılığı belli oluyordu. Uyumamış olabilir miydi? Genç kız, aklındaki düşünceleri defetmek istermiş gibi, başını yavaşça sağa sola salladı. Onun tarafından maruz bırakıldığı tavırdan sonra, onunla ilgili ne olup ne bittiğini düşünmesi saçmalıktı.
Usulca, bavulunun yanına gitti. Bir an önce üzerini giyinmeli, sonrasında da Mehmet Emin'i çağırıp, Savaş'a yardımcı olmasını söylemeliydi. Çünkü bugün, kocasıyla herhangi bir temas halinde bulunmak istemiyordu.
Kavganın yaşandığı an, gözlerinin önündeydi. Korkudan, tir tir titremiş, çaresizlikle kavganın son bulmasını beklemişti. Ağlamalarına karışmıştı dilekleri ve duaları. Sayıklayıp durmuştu. Perişan halde olduğu, gözle görülür bir şekilde ortadaydı.
Tanımadığı, dilini, huyunu suyunu bilmediği bir sürü insanın arasında, kimseden yardım isteyemeden, kocasının ve abisinin ellerinin altındaki adamları bırakmalarını dilemişti. Defne'nin yaşadığı korkunun üzerine, Savaş'ın tek bir kelime söylememesi saçma değil miydi? Duyduğu endişeden, tedirginlikten hüngür hüngür ağlarken, kocasının onu sakinleştirmesi gerekmez miydi? Defne'ye göre Savaş, ona sırtını dönmüştü. Onu suçlar gibi, sessizliğe bürümüştü. Başka ne düşünecekti? Daha önce de bu tür olaylarla sınanmışken, Savaş'ın hareketini neye yoracaktı?
Defne, bunu dillendirmese de etrafında Savaş'tan başka kimsenin olmadığını biliyordu. Hal böyleyken, ikisini de ilgilendiren böylesine zor zamanlarda, kenara çekilmemeliydi Savaş. Çünkü, farkında değildi ama Defne'yi sorunlarla yalnız başına bırakıyordu. Genç kadın, hamilelik yüzünden oldukça hassastı zaten. Bu yaşananlar da tuzu biberi oluyordu üstüne.
Üzerine giyineceği kıyafeti seçtikten sonra, soluğu banyoda aldı yine. Hızlı bir şekilde giyindikten sonra, odadan çıkıp, karşı odanın önüne gitti. Kapıyı birkaç kez çaldığında, Mehmet Emin abisi belirdi önünde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMUTSUZ
General FictionKapak tasarımı için @bsudeee ye çok teşekkür ederim 💜 13.08.2019- Umutsuz'un ilk yayımlandığı tarih