16. Defne Fidanı

71.6K 2.5K 707
                                    

Bölüm şarkısı: Gripin-Durma Yağmur Durma

Hani her gecenin bir sabahı vardı? Hani tüm karanlıklar öyle ya da böyle bir şekilde aydınlığa çıkardı? Oysa sabah olmuştu, tüm dertlerinin bitmesi gerekirdi ama bitmemişti. Göz kapaklarını kaldırmaya bile mecali yoktu. Sanki, üzerlerinde tonlarca ağırlıkta filler vardı da hareket etmesin diye baskı yapıyorlardı. Ne var ki, kollarındaki hareketlilik izin vermiyordu bu baskılara .

Alara... Bu küçük kızın varlığı, Defne'nin 20 yıldır berbat geçen hayatında aldığı en iyi ödüldü. Bu zamana dek, onun kadar masum, anlayışlı, iyi kalpli, neşeli, sevecen, yalansız hiç kimseyi tanımamıştı. Büyümüşte küçülmüş gibiydi. Sanki, Defne'nin acılarını görüyor ve bunları alıp götürmeye çalışıyordu. Küçük küçük öpücükler konduruyordu bir de yüzüne. Genç kızın açılmak istemeyen gözleri, daha fazla karşı koyamıyordu tabii buna. Bir cesaretle de olsa gözlerini açtığında, kollarında kendisine kıkırdayan küçük kızı gördü. Bu görüntü, Defne'nin içindeki karanlıktan eser bırakmamıştı. Eğer, ruhsal yaraların iyileşmesi için bir çözüm varsa, bu kesinlikle küçük bir kızın gülümsemesinde saklıydı.

Savaş ile yaşadıkları tatsız olayın üzerinden, bir haftaya yakın bir süre geçmişti. Bu bir haftanın her gecesi, uykularında Alara'da eşlik ediyordu ona. Küçük kızın olan bitenden haberi yoktu ancak Defne'nin surat ifadesinden bir terslik olduğunu sezdiğinden, soluğu hep onun yanında alıyordu. Defne ile zaman geçirmeye çalışıyor, onu neşelendirmek için komikliklerde bulunuyordu. Aslında, hasta ve morale ihtiyacı olan bir çocuk için, üzgün olan başka birine moral vermek gerçekten de çok zordu.

Geride kalan hafta boyunca, Defne'nin sırtındaki ve bileğindeki morluklar sararmaya, izleri yok olmaya başlamıştı. Fiziksel olarak toparlandığı doğruydu ancak ruhsal olarak aynı şeyi söyleyemezdi. Ruhu delik deşikti, kalbi epey kırıktı. Gün geçtikçe tükeniyordu, nereye kadar böyle süreceğine dair bir fikri olmasa da kucağındaki küçük kız için sabrediyordu. Alara'nın varlığı, Defne'nin yeni güne uyanması için bir sebepti. Onun için dayanıyor, onun sevgisi ile bir nebze de olsa yaralarını sarıp, ayağa kalkıyordu. Hayatta onu koşulsuz seven ve onun da koşulsuz sevdiği tek kişi Alara'ydı. Pes etmek, vazgeçmek, ona yapılacak büyük bir haksızlıktı.

"Alara senin canın eğlence mi istiyor balım?" diyen Defne, Alara'nın üzerine abanıp, onu gıdıklamaya ve karşılık olarak da suratına öpücük kondurmaya başladı.

"Defne abla... Dur! Ayy, gıdıklama..." diyen küçük kızın kahkahaları odanın içindeki duvarlarda yankılanıyordu.

"Yok, durmak yok." Defne, öpücüklerine devam ediyordu ancak gıdıklama işini yavaşlatmıştı. Alara'nın gülmekten nefessiz kalmasını istemiyordu.

"Eski haline döndün Defne abla! Oh be, sonunda!" Alara, kıvrak hareketlerle Defne'nin baskısından kurtulmuş ve onun üzerine çıkmıştı.

"Eski halim mi?" Defne, uzandığı yerde doğruldu ve Alara'yı kucağına alıp oturttu.

"Evet. Kaç gündür çok üzgünsün, seni böyle görünce ben de üzülüyorum. Hem babam da eve gelmiyor ya, o da beni üzüyor. Telefonla konuşuyoruz, geleceğini söylüyor ama yok." Alara'nın asılan suratı, Defne'nin de üzülmesine yol açtı.

"İşi varmış, halan söyledi. Yakında gelecekmiş güzelim." Aslında, ne olup bittiğinden tam olarak haberi yoktu Defne'nin. Savaş'ın eve neden gelmediğini bile bilmiyordu. Onun vicdan yapıp, yaşananlar yüzünden pişmanlık duyacağını sanmıyordu.

O günden beri, Ezgi ablası her an her dakika yanındaydı. Yaşananlar yüzünden kendini suçlayan genç kız, affedilmek için yakarışlarda bulunuyordu. Defne, onun suçunun olmadığını düşündüğünden, bunları geri çeviriyordu. Yine de Ezgi'nin içi rahat değildi. Bir şekilde, meydana gelen talihsiz olayı telafi etme derdindeydi. İkili arasında dönen konuşmalarda, konu dönüp dolaşıp Savaş'ın evde olmamasına geliyordu. Açıkçası Ezgi, abisinin ne yaptığını umursamıyordu, gelmemesi iyiydi hatta hiç gelmemeliydi. Defne, genç kızı anlıyordu, açıkçası kendi de aynı fikirdeydi. Savaş'ın yüzünü görmek ve onunla aynı ortamda bulunmak istemiyordu. Ancak ortada Alara gibi bir gerçek vardı. Küçük çocuk hastayken, babasının yanında olmaması adil miydi?

UMUTSUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin