26. Kardelen Defne

71.3K 2.6K 595
                                    

Bölüm Şarkısı: Murat Dalkılıç- Kıyamadım İkimize

Tüm vücudunu korku sarmıştı. Yine aynı şeyler olacaktı. Hiç suçu yokken, Savaş onu yanlış anlayacak ve saçma sapan şeyleri bahane edip, canını yakacaktı. Daha önce de şirketinde çalışan adamın söyledikleri yüzünden, tüm acımasızlığını göstermişti. Defne, yine tadacaktı onun öfkesini. Hıçkıra hıçkıra ağlaması bu yüzdendi. Ne zaman, hayatında bir şeyler yoluna girse, ardından aksilikler baş gösteriyordu. Yorulmuştu artık. 

Karısının ağladığını gören adam, dövse bile hıncını alamadığı adamı bıraktı. Sonrasında, hiç vakit kaybetmeden, genç kadının gözlerindeki yaşları silmeye gitti. Ancak, vücudunu saran ve gözlerini kör eden öfkeden dolayı, göremediği bir şey vardı: Defne, korkuyordu.  

"Gelme! Yaklaşma yanıma!" Merdivenlerin sonundaki basamağa çöktü. Savaş yaklaştıkça, geriye geriye gitmiş ve duvar dibine sinmişti. Genç adam, onun neden bu halde olduğunu bilememenin şaşkınlığıyla, olduğu yerde çivilenip kaldı. 

"Defne?" Soru sorar gibiydi. Kadının, iç çeke çeke ağlaması canını acıtmıştı. 

"Git, lütfen git!" Dün, zeytin tarlasında yaptığı gibi, Savaş'ın yapacaklarından korunmak için yine ellerini siper etti önüne. Adam öfkeliyken, hiçbir şeyi gözü görmüyordu. İstediğini yapıyor, yakabildiği kadar canını yakıyor ancak sonrasında pişman olup, af diliyordu. İş işten geçtikten sonra, bir çözüm değildi ki bu. 

Defne ile bu şartlar altında konuşmak istemeyen Savaş, salondakilerin sinema seyreder gibi bakışlarına şahitlik edince, daha da sinirlendi. Gözü, Cemil denen adamın babasına kaydı. Bir an önce evinden gitmelerini, bundan sonrasında da asla tarlalarında çalışamayacaklarını söyledi. Ne kadar "Affet beyim, hata ettik" diye diretilse de oralı olmadı. Çünkü, aklı ağlayan karısındaydı. Ardından, evin kahyasını çağırdı ve karşısındaki adamların bu zamana kadar kazandıkları parayı vermesini söyledi. Bu işi de hallettiğine göre, sıra Defne'sinin ağlamasını dindirmekteydi. 

Annesi, karısını odasına götürmüş olmalı ki, ikisi de ortalıkta görünmüyordu. Hiç vakit kaybetmeden, hızlı hızlı merdivenleri tırmanarak, soluğu onların yanında aldı. Karşısında, yatağın üzerinde oturmuş, bacaklarını kendine çekmiş, iki eliyle de başını kapatmış, ağlayan bir kadın vardı. Annesi, teselli vermeye çalışıyordu ancak işe yaramadığı belliydi. Oğlunun geldiğini gören kadın, kızın üzerine gitmemesi gerektiğini söyleyip, karı-kocayı yalnız bırakmak üzere odadan ayrıldı. 

Savaş düşünüyordu. Bu meselede ağlanacak ne vardı? İyice aklı karışmıştı. Elin adamı, gelip karısını istiyordu. O da dayanamayıp dövmüştü. Aksini mi yapmalıydı? "Al buyur kardeşim, karım senin olsun" mu demeliydi? Ağır aksak adımlarla, Defne'nin yanına gitti ve yatağın üzerine oturdu. Onun geldiğini anlayan genç kız, başını kaldırdı ve gözlerini kırpmadan bakmaya başladı. 

"Ben bir şey yapmadım." Ağlamaktan olsa gerek, sesi pürüzlüydü. Korkuyordu. Daha öncesinde hamile değildi ancak şu an karnında bebekleri vardı. Savaş, öfkesine yenilip bir şey yaparsa, hakkından gelemezdi.

"Ne?" 

"Biliyorum beni suçlayacaksın çünkü daha önce de suçum olmadığı halde yaptın. O adamı baştan çıkardığımı söyleyip, anlamadan dinlemeden bana kızacaksın. Kıyafetime laf edeceksin ama gördün, hava soğuktu ve ben kalın giyinmiştim. Her tarafım kapalıydı." Bir hıçkırık daha koptu dudağından. Savaş, hiç onun baktığı açıdan düşünmemişti. Böyle olmadığını söylemek için harekete geçecekti ki, Defne girdi araya.

UMUTSUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin