Bölüm şarkısı: Göksel-Acıyor
Keyifli okumalar dilerim...
Defne'den
Savaş'a yalvardığım, ameliyat masraflarını karşılaması için dil döktüğüm günün üzerinden tam tamına 1 hafta geçmişti. O gün, konuşmamızın ardından yorgun olduğunu söyleyip, biraz dinlenmek üzere odasına gitti. Bir-iki saat sonunda geri geldi ve birlikte hastaneye gittik.
Beni, ablamın yanına bıraktıktan sonra, küçük Eylül'ün doktoruyla konuşmak için bir süreliğine yanımızdan ayrıldı. Ben de o sırada ablama, ameliyat için Savaş'ın yardımcı olacağını söylemiştim. Çok sevinmişti hem de çok. Döktüğü mutluluk göz yaşlarının haddi hesabı yoktu.
Savaş yanımıza geldiği zaman, ablam onun ayaklarına kapanmaya çalıştı. "Ne muradın varsa Allah'ta sana versin, Allah sevdiklerini sana bağışlasın." Bir yandan ağlıyordu diğer yandan da ardı arkası kesilmeyen dualarını sıralıyordu. Bu görüntü içimin cız etmesine sebep olurken, Savaş'ın da aynı şekilde olduğunu görmüştüm. Ablamı yerden kaldırdı ve her şeyin geçeceğini, evladının iyileşeceğini söylemişti. O kadar samimi ve içtendi ki, beni şaşırtıyordu.
3 gün önce, Eylül'ün ameliyatı için Savaş'ın vesilesiyle Almanya'dan alanında uzman bir doktor ve ekibi geldi. Yapılan tahlillerin ve gerekli görülen işlemlerin sonucunda, küçük bebeğimizin ameliyatı gerçekleşti. Başarılı bir müdahale olmuştu ve Eylül'ümüz iyi olacaktı artık.
Savaş'tan gördüğümüz maddi manevi destek sayesinde bu süreci atlatmamız kolaylaşmıştı. Hastane ve ameliyat masraflarını ödediği yetmezmiş gibi, Eylül'ün bundan sonraki aşamalarda kullanacağı ilaçları bile temin ettirmişti. Ona nasıl teşekkür edeceğimizi bilmiyorduk.
Savaş, son 1 haftanın her günü, beni hastaneye getirip götürdü. Bu sayede, ablamı yalnız bırakmıyor, ona destek çıkabiliyordum. Bunca şeyi, ona verdiğim sözün karşılığında yaptığını biliyordum ancak yadırgamıyordum. Hiçbir şeye mecbur değildi. Eylül'ün ameliyatına yardım etse de etmese de, uğradığı zarara karşılık ona bir bebek vermek zorundaydım zaten. O, olan bitene rağmen, bir de küçücük bir bebeğin hayatını kurtarmayı seçmişti işte.
Bugün, beni yine hastaneye bıraktı. Yolun tamamını, ona minnettar olduğumu söyleyerek geçirmiştim. İçinden bulunduğumuz zor süreci, onun sayesinde atlatabiliyorduk. Ablama destek olabiliyor, ailesinin aksine onu yalnız bırakmıyordum.
Bu durum benim işime geliyordu. Amcamı ve yengemi görmüyordum. Ancak, bir yandan da içime dokunuyordu. Hastaneye gelmemeleri, evlatları ve torunlarını yüz üstü bırakıyor oluşları, acınasıydı.
Savaş'ın mizacı biraz sertti. Teşekkürlerimi kabul etmiyordu, hatta arabada gelip giderken tenezzül edip cevap bile vermiyordu bana. Ancak, aldırış etmiyordum bu duruma. Teşekkür duymayı sevmiyordu demek ki.
Tarlalarda çalışırken, en merhameti patron olarak gösterilirdi o. Aslında, geldiğini görmemiştim hiç, sadece adını ve yaptıklarını duymuştum bu zamana kadar. Eli açıktı, hak gözetirdi, adildi. Böyle bildiğim bir adamla son zamanlarda yaşadıklarımız çok tuhaftı.
Akşama, beni her zamankinden biraz erken almaya geleceğini söyledi. Ben de onu onayladım ve bunun ardından gitti. Daha sonrasında, Cangül ablam ile birlikte, Eylül'ün odasında beklemeye koyulduk. Ablamla, olan biteni konuşup, sohbet ediyorduk.
Öz babasıydı belki ama amcama çok kırgındı. Bana yapılanı da yediremiyordu. Yengemle, Öznur ablamla yıldızımız barışmasa da Cangül ablamla her zaman iyiydik. O, benim koruyucu meleğim gibiydi. Zaten, en çok da bu yüzden feda etmiştim ya kendimi. O, benim için yeri geldiğinde kardeşini yeri geldiği zaman annesini karşısına alırken, bana göz kulak olup abla ya da anne şefkatini verirken, onun evlat acısıyla sınanmasına göz yumamamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMUTSUZ
General FictionKapak tasarımı için @bsudeee ye çok teşekkür ederim 💜 13.08.2019- Umutsuz'un ilk yayımlandığı tarih