8. Harabe

74.5K 2.5K 808
                                    

Bölüm şarkısı: Sezen Aksu: İhanetten Geri Kalan 

Keyifli okumalar dilerim...

Saatler önce yaşananları geçiriyordu aklından. Sahi, neler olmuştu öyle? Hatırlamak bile istemiyordu. Yaşadıkları çok ağırdı. Hak ediyor muydu tüm bunları? Bir bebeğin iyileşmesi için kendinden vazgeçti diye, her kötü olayın altında ezilmeli miydi? Oysa, ne kadar da masum düşünceler içerisindeydi dün. Savaş denen adamın, iyi yönlerini görmüştü. Onunla, saygı çerçevesinde evlilikleri olabilirdi.

Ağır yanılmıştı...

Pencerenin dibinde oturuyordu. Bacaklarını kendine çekmiş, kollarıyla etrafını sarmış, sırtını da duvara yaslamıştı. Başı, camdaydı. Önüne serilen, uçsuz bucaksız manzaraya bakıyordu. Yeşille mavi arası giden gözleri, donuktu. Ağlamıyordu, çünkü saatlerdir akıtabildiği kadar akıtmıştı yaşlarını. Şu an durulmuştu. Normalde, insanlar ağladıktan sonra rahatlardı ancak Defne'de tam tersi olmuştu. Boğazına bir yumru oturmuştu ve ne yaparsa yapsın, ondan kurtulamıyordu.

Bir bu kalmıştı! Sanki, yaşadıkları yetmiyormuş gibi, bir de namusu kalmıştı dil uzatılacak. Sorun tek bu da değildi. Adamın kendisine hiçbir şekilde güvenmemesiydi. E, güvenmediği biriyle neden evlenme niyetindeydi ki? Ya, adı Emine olan kız gelmeseydi? Nasıl aklayacaktı kendini?

Odaya vuran güneş ışığının rahatsızlık veren hissiyle, gözlerini ovdu. Ağlamaktan kızaran gözleri sızlıyordu. Kalktı pencere kenarından, adımlarını yatağa doğru yönlendirdi. Uyuyacaktı, bu şartlar altında başka şansı yoktu. Uzun bir uykuya dalıp, uyanmamayı diledi ya da yaşadığı tüm bu olayların bir kabus olmasını. Acılı haliyle bile olsa, uyanmama düşüncesinden vazgeçti. Onu bu hayata tutunmaya iten bir nedeni vardı. Küçük bir bebek için girmişti bu yola ve ölümü istemek yakışık almazdı.

Yatağa yerleştiğinde belinin ve kalçasının olduğu bölgeden gelen sızıyla inledi. Savaş tarafından öyle sert itilmişti ki, muhtemelen eti ezilmişti. Zor da olsa, kapadı gözlerini. Az önce gelmeyi bırakan yaşları, tekrardan eşlik etti ona. Cenin pozisyonundaydı, ellerini bacaklarının arasına sıkıştırdı. Ciddi anlamda, korkuyordu. Güçlü olması gerekirdi belki ama şu an da bunu yapacak dermanı yoktu.

Hiç bilmediği bir evde, hiç bilmediği insanların arasındaydı. Kim bilir başına daha neler gelecekti...

***

Savaş ise yaşananlardan sonra evlerindeki çalışma odasına kapandı. Oturduğu koltuğa iyice sinmiş, elleri karnında, başını geriye doğru yaslamış, gözlerini de kapatmıştı. Nefes sesi ve duvardaki antika saatin tik tak sesinden başka ses yoktu odada. Çok fazla şiddetli değil gibi görünebilirdi ancak Savaş'a verdiği eziyet, tahmin bile edilemeyecek derecedeydi.

Saatler öncesinde yaşananları aklından nasıl silebilirdi? Anlayıp dinlemeden hareket ettiğini, bir genç kıza haksızlık yaptığını kabul ediyordu. İnsanların geçmişte yaşadıklarına elbette karışamazdı. Sonuçta, Defne ile güle oynaya evlenmiyorlardı, ortalıkta kendisinin kandırılmış olduğu bir durum söz konusu değildi. Ancak ne var ki, nevri dönmüştü o an. Adamın, "Beni tarladaki adamlarla boynuzladığından, ayrıldım ondan." lafı gitmiyordu hala aklından.

Gerek var mıydı bunca şeye? Kardeşi Mehmet Emin üzülmesin ve bir de Gülce'nin hatrı var diye çok fazla üzerinde durmamıştı. Peki, Buse'nin amacı neydi? Defne'yi daha önce görmemişti. Ona karşı hangi ara bu kadar güvensiz, hoşnutsuz olmuştu?

Zamanla, sorularının cevabını öğreneceğinden emindi. Ancak, şu an ilgilenmesi gereken başka konular vardı. Yarın evleneceği, belki de yakında bebekleri olacak kızı düşürdüğü durum içler acısıydı. Bunu düzeltmeliydi. Daha en baştan, olumsuzluklar içinde bir adım atmamalıydılar.

UMUTSUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin