46. Sürpriz

40.7K 2K 1K
                                    

Bölüm Şarkısı: Kenan Doğulu-Yosun

28 Mart 2022 

Hastaneden taburcu olalı neredeyse üç gün kadar geçmişti. Defne, uzandığı yatağının üzerinde yan dönmüş bir vaziyette, sol tarafındaki boşlukta uyuyan bebeklerine bakıyordu. Oğullarının ikisi de uyuyordu ve onların kırmızı yanaklarını, açılan küçük ağızlarını, kenara düşen küçük kollarını gördükçe kendinden geçiyordu. Onları öpüp uyandırmamak için büyük bir savaş veriyordu. Çünkü, ikisini de uyutmak bir hayli zor olmuştu. Biri uyanınca, diğeri de uyandığından, bu öpe öpe yeme eylemi için sabretmeliydi.

Yaşadığı an için sayısız şükür dökülüyordu dudaklarından. Küçük bir aksilik yaşasa da oğullarını sağ salim kucağına alabilmişti.

Kolunu, bebeklerinin üzerinden geçirip, onlara sarıldı. Yorgun, bitkin ve halsiz hissetmesine rağmen, kollarının altındaki iki küçük beden, ona enerji ve güç veriyordu. Onlara sarılarak uyuyup kalsa güzel olmaz mıydı?

Ezme ve küçük bedenlerine zarar verme ihtimali olmasa, birini bir koluna diğerini de öteki koluna alıp uyurdu. Ancak, hamileliği süresince uyku düzeni bozulduğundan ve dengesiz uyumaya başladığından bu pek mümkün değildi. Bu yüzden de çocuklarını uyandırmamaya dikkat ederek sırasıyla beşiklerine yerleştirdi. Sonra da kendi geçti yerine. Zaten, geçer geçmez de yorgun gözleri kapanmış, uykunun derin kollarına da çoktan kapılmıştı.

Defne uyuyakalırken, Savaş'ta çalışma odasında kardeşi tarafından üzerine yıkılan bir-iki projeyle uğraşmakla meşguldü. Karısı toparlanıncaya ve çocukları biraz olsun büyüyünceye kadar şirkete gitmeyip, işlerini evden yürütme kararı almıştı. İyi de yapmıştı aslında. Ailesiyle daha çok vakit geçirme şansı oluyordu böylece.

Saatlerdir çalıştığından olsa gerek, bıkkınlıkla verdi nefesini. Yetişmezse yetişmeyiversin canım! Zaten, kendi işinin patronuydu. Torununun torununa, kuşaktan kuşağa yetecek kadar parası vardı. Hala niye zorluyordu bu kadar? Gidip bebeklerini sevse, karısıyla ilgilense daha iyi olmaz mıydı? Koltuğuna yaslanıp, gerindi biraz. Sonra, hızla kalktı yerinden. Ayaklarının hedefinde, odalarına giden yol vardı artık.

Odadan içeriye girdiğinde, uykunun bilmem kaçıncı boyutunda olan ailesini görmesiyle, yüzünde genişçe bir gülümseme belirdi. İçi titredi, yaz sıcağında kalmış bir dondurma gibi eridiğini hissetti. Fırsatı olsa, şahit olduğu manzarayı ömrünün sonuna kadar izleyebilirdi. Hatta bu uğurda, gözlerini dahi kırpmazdı.

Kulağa biraz abartı gibi gelebilir, ancak Savaş ciddiydi. Çünkü, karısı ve çocukları onun için ödüldü. Yaşadığı onca acının geride kalmasına, unutulmasına sebep olan nimetlerdi. Bu yüzden de onlar için ödeyeceği bedellerden, yapacağı fedakarlıklardan, göstereceği toleranslardan çekinmiyordu.

Önce, sessiz olmaya çalışarak oğullarının başına gitti. İki küçük adamı uyandırmamaya dikkat ederek, tüy kadar hafif bir dokunuşla yüzlerini okşadı. Dokunduğu bu mucizeler onundu! Bu sefer, kandırılmıyordu. İleride bir gün birisi gelip "Onlar benim çocuklarım, senin değil." deyip, kollarının arasından yavrularını koparamayacaktı.

Ayakta dikilmeyi bırakıp, beşiğin yan tarafına eğildi. Yaptığı bu hareketle, bebeklerine biraz daha yakın olmuştu. Umut'un ve Cesur'un kokusunu buram buram solurken, huzur kat sayısı da aynı oranda artıyordu. Kendini hiç olmadığı kadar iyi hissediyordu Savaş. Tüm hücreleri yenilenmiş gibi, 10 yıl gençleşmiş gibi, tüm kırıldığı yerlerden iyileşmiş gibi...

Çocuklarından gözlerini ayırıp, bu sefer de asıl huzur kaynağına döndü yönünü. Kolunun birini, başını koyduğu yastığın altına sokup, diğerini de bacaklarının arasına yerleştiren ve cenin pozisyonunda uyuyan kadını vardı artık görüş açısında. Açık kahve saçları yastığının üzerine dağılmış, boynu açıkta kalmıştı. Uzun kirpikleri, bir gölge misali yüzüne düşüyordu. Kalın dudakları aralanmıştı.

UMUTSUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin