Bölüm şarkısı: Köfn-Bi' Tek Ben Anlarım🎶
Defne'den
Bugün, kaldığı hastaneden taburcu olacaktı Savaş. Bilgehan hanım, onun için hazırlık yapmak üzere, eve önceden gitmişti. Devran bey, çıkış işlemlerini hallediyordu. Mehmet Emin abi ise, Savaş'ın giyinmesine yardım ediyor, ben de koridordaki sandalyelerden birinde oturup, onların odadan çıkmasını bekliyordum.
Kendimi, koridordan geçen insanları izleyerek meşgul ederken, Savaş'ın kaldığı odanın kapısı açıldı birden. İkisinin beraber çıkacağını düşünmüştüm ama sadece Mehmet Emin abi vardı karşımda.
"Defne, abim için tekerlekli sandalye getirmem gerekiyor, ben gelene kadar onun giyinmesine yardımcı olabilir misin?" demişti alelacele. Ona karşı çıkacak bir cevap verecektim ki, benim cevabımı beklemeden gitmişti. Ancak, ilerledikten bir süre sonra durdu ve arkasına dönüp, konuşmaya başladı.
"Orada bekleyeceğine, abimin yanına gitsene Defne! Kaç haftadır, hastanede olmaktan sıkıldım. Bir an önce, kurtulmak istiyorum buradan. Git ve kocanı giydir bu yüzden. Çabuk olun!" demiş ve bu sefer, tam anlamıyla gitmişti.
Ne yapacağımı bilemez bir vaziyette, arkasından bakakalmıştım. Odaya girmek istemesem de mecbur olduğumu biliyordum. İstemeye istemeye kalktım, oturduğum koltuktan. Aslında, daha önceleri çokça kez şahit olmuştum Savaş'ın çıplak hallerine. Hatta, bir keresinde hastalandığında da üzerini değiştirmesine yardım etmiştim. Ancak, dediğim gibi, o zaman hastaydı, bilinci yerinde değildi. Şu an içeride olan adamın, her şeyi algılayacak durumda olduğunu biliyordum.
Odanın önüne geldiğimde, dikkatli bir şekilde kapıyı açıp, girdim içeri. Beni nasıl bir görüntünün beklediğini bilmediğimden, başım eğikti. Başımı hafif kaldırdığımda, karşımda yarı çıplak olan Savaş'ı görmemle, tekrardan yere bakmam bir oldu.
Altında, dizlerinin biraz üzerinde biten bir şort vardı. Muhtemelen, bacağındaki alçı yüzünden, şort giymişti. Üst tarafında ise hiçbir şey yoktu, vücudu her şeyiyle ortadaydı. Vücudunda, kazadan sonraki yaraları, dikişlerini örten sargı bezleri, sararmaya başlamış morluklar vardı. Çatlak olan sol kolunda alçı, boynunda da boyunluk vardı. Öylece, yatağın üzerinde oturuyordu.
Kendime şaşırmıyor değildim. Kısacık bir bakışta, adamın her yerini dikizlemiştim mübarek.
"Üzerimi giyinmeme yardım mı edeceksin karıcığım?" diyen Savaş'la, gözlerim ışık hızında ona döndü. Karıcığım mı? Bile bile yapmıştı, beni oyuna getirmişti! Sırf, onun üzerini giydirmem için, kardeşini de oyununa alet etmişti.
"Bilerek yaptın değil mi?" Şu an da karşısında sinirden köpürür bir vaziyetteydim.
"Neyi bilerek yaptım güzelim?" gülümsüyordu ve sonda söylediği hitap, düşünmemi zorlaştırıyordu. Güzelim mi? Böyle bir hitabı, ondan ilk defa işitiyordum. Bu yüzden de ister istemez duraksamıştım. Ancak, düştüğüm zor durumu fark etmemesi için, tekrardan atağa geçtim.
"Bilerek yapıyorsun işte! Seni giydirmem için, Mehmet Emin abiyi yolladın, oyun yaptın bana. Şimdi de böyle sözler söyleyip, dikkatimi dağıtıyorsun." sesim, onunkine nazaran birazcıkta olsa sinirli çıkmıştı. Onda ise, bolca neşe vardı.
"Neyle sözler söylüyor muşum?" Sanki, beni çıldırtmaya çalışıyordu. Benim sinirli halimden eğlendiği belliydi.
"Neyse, bu kadar neşeli ve konuşkan olduğuna göre, kendin giyinebilirsin. Enerjin yerinde gibi çünkü kocacığım?" Ne dedim ben? Kocacığım mı? Ona nispet olsun diye söylemiştim bu hitabı ancak söylediğimin yanlış olduğunu daha yeni yeni idrak ediyordum. Eee, jeton köşeli olunca, düşmesi zor oluyor tabii.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMUTSUZ
General FictionKapak tasarımı için @bsudeee ye çok teşekkür ederim 💜 13.08.2019- Umutsuz'un ilk yayımlandığı tarih