15. Acımasız

69K 2.8K 968
                                    

Bölüm şarkısı: Toygar Işıklı-Hayat Gibi

Keyifli bir okuma dilemeye dilim varmıyor. Yazarken, pek de keyif almadığım bir bölüm oldu. İleride olacaklara tutunduğum için sakinleşebiliyorum. 

Öyle ya da böyle, zamanın bir şekilde geçtiği günlerden birindeydi. Kaldığı evde yapacak bir şeyi olmadığı için, günlük rutin haline getirdiği uykularından birinden uyanmıştı yine. Adana'nın sıcağında da uyumak kolay değildi tabii ki. Saç dipleri ve vücudu aşırı derecede terlemişti. Bu yüzden de yıkanmaya karar verdi. 

Yıkandıktan sonra, üzerinde havlu ile odanın içinde bulunan giyinme odasına gitti. Bu konağa geldiğinde, amcasının evinden onunla gelen tek şey, nüfus cüzdanıydı. Ne bir eşyası ne de üzerindekilerden başka bir kıyafeti vardı yanında. Gardıroplardan birini açtığında, içindeki hatırı sayılır derecede olan kıyafetlere baktı. Bunlar, giyinebilmesi için eve geldiği ilk haftada alınmıştı. Çok fazla bir şey değildi, zaten çoğunda da gözü yoktu. Hatta ne yalan söylesin, bu kıyafetleri gördüğü ilk zaman gerçekten mutlu olmuştu. Ara ara dolapların kapağını açıp, bu giysiler gerçek mi diye baktığı bile oluyordu.

 Aman, sakın görgüsüzlükle karıştırılmasın. Aslında, görmemişti. Çünkü, hep ablalarının eskilerini ya da yetim olduğu için komşularının hayırlarına verdikleri kıyafetleri giyerdi. Kendisine ait, birinci elden, ilk onun giydiği bir kıyafeti olmamıştı hiç. İşte, ilk etapta yeni kıyafetlerini görünce heyecanlanması bundandı, ancak şu a düşünüyordu da o ilk mutluluğu kalmamıştı içinde. İsterse tonlarca kıyafeti olsun, huzur olmadıktan sonra hepsi boştu. Fazla irdelemeden, eline ilk gelen giysiyi aldı. Hızlıca üzerini giyindi, nemli olan saçlarının altına da kıyafetini ıslatmaması için havlu koydu. 

Giyinme odasından çıktığı an, kocası sıfatını taşıyan adamı gördü. Yatağın üzerinde oturmuş, elindeki telefonla uğraşıyordu. Onun, gelme amacını anlayamayan genç kız, lafa girişti hemen. "Hayırdır? Ne işin var burada?" Kapı pervazındaydı. Sorduğu soru, adamın da dikkatini çekmiş ve elindeki telefondan başını kaldırmasına sebep olmuştu. 

"Kendi evimde, istediğim odaya girerken de sana soracağım herhalde." Alayla karışık sesi odayı doldururken, telefonunu yan tarafına koydu. Ellerini geriye doğru atıp, yatağa biraz daha yayılmış şekilde oturmaya başladı. 

"Neyse, ne diye geldin?" Defne'nin kaşları çatıldı ister istemez. Savaş'ın bu tavırlarından nefret ediyordu.

"Bundan sonra bu odada, en azından sen hamile kalana kadar, beraber kalacağız. Onu haber vermeye geldim." Hani uzaklaşacaktı? Hani her şeyi yerli yerine oturtana dek, Defne ile mesafeli olacaktı? Günler önce, genç kız da bu yönde bir istek sunmuş ve o da kabul etmemiş miydi?

"Ama nasıl olur? Daha geçen gün konuşmadık mı seninle? Alara ile ilgili konularda bir araya gelecektik sadece, şimdi nereden çıktı bu?" Dudakları aralandı, hayretler içinde bakıyordu Savaş'a.

"O, o zamandı, şimdi ise bu zamandayız. Kararımı değiştirdim." Biraz dalga geçiyor gibi dursa da kendinden emin olduğu açıkça ortadaydı. 

"Şaka mı yapıyorsun?" Defne, Savaş'ın kararından memnun olmamıştı hiç. Sırtını dayadığı kapı pervazından ayrıldı ve onun tam karşısına geçti. 

"Hayır." Üzerine biraz kafa patlatarak aldığı bir karardı aslında. Yaşadığı duygu belirsizliğini bir kenara bırakmış, böyle uygun görmüştü. Defne'yi kendi odasına götüremezdi. Orası, Gülce ile beraber kaldıkları odaydı. Eşyaların çoğu, Gülce'ye aitti ve üzerlerinde de onun izleri vardı. Hal böyle olunca, ona ait izler silinebilirdi, üstelik Defne'ye de haksızlıktı bu. 

UMUTSUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin