Bölüm şarkısı: Murat Dalkılıç-Yalan Dünya🎵
Keyifli okumalar dilerim...
Defne'den
Birkaç gündür yaşadığımız korkuyu, tedirginliği daha önce hiç yaşamamıştık sanırım. 2-3 gün önce evimize gelen adam resmen kabusumuz olmuştu. Onunla yatıp, onunla kalkıyorduk. Ne olacağını, bir daha gelip gelmeyeceğini ölçüp biçiyorduk. Bunun yanında evimizden dışarı bile adım atamıyorduk, onun adamları kapımızdaydı, dört bir yanımızı kuşatmışlardı.
Evde durumlar hiç iyi değildi. Yengem, amcama olan sinirini kimden çıkaracağını bilmiyordu. Yaptırdıklarına bakılırsa, bu sinirden en büyük nasibini alan kişi ben olmalıydım. İki gündür yapmadığım ev işi kalmamıştı. Bir taraftan dayak yiyen amcamla ilgileniyor, öbür taraftan da temiz bile olsa tekrardan temizlemek zorunda olduğum odalarla uğraşıyordum.
Açıkçası, bu duruma alışmıştım artık. Annesi babası olmayanlar, başkalarının yanında sığıntı gibi yaşamak zorunda olanlar anlardı beni. Başımda beni koruyup kollayan, beni her kötülükten esirgeyen bir babam; beni kimseye ezdirmeyen, benim için saçını süpürge eden bir annem yoktu. Hal böyle olunca da katlanacaktım tabii. Hem başımdan geçenlere razı olmalıydım, sesimi çıkarmamalıydım. İyi de kötü de olsa yıllardır bana aile olmuştu bu evdekiler. İçimdeki vefa borcu, ufacıkta olsa söylenmeme engel oluyordu hep.
Nasıl olsa bir gün evlenecektim, gidecektim bu evden. En büyük hayalim, beni seven, benim mutluluğumu isteyen, özellikle bana aile olabilecek biriyle evlenmekti. İçinde bulunduğum şartlarda, bunun pek mümkün olmayacağını biliyordum. Okula gidememiştim, tarlada çalışmaktan başka iş bilmezdim. Bundan sebeptir ki, kendi ayaklarımın üzerinde duramayacaktım. Evleneceğim adam belki de bunu yüzüme vurup, kendisinin her istediğini yapmaya zorlayacaktı beni. Hem, bu iyi bir ihtimal bile olabilirdi, daha kötüsü kendimden yaşça büyük bir adamla evlendirilebilirdim. Yengemin ne yapacağı, neyi onaylayacağını belli olmazdı.
Kötüyü çağırmak istemiyordum yine de. İyi düşünmeliydim ki, iyi olsun her şey. Hayat, bu zamana kadar beni sınadıysa, bundan sonrasında ödüllendirebilirdi de belki. Umutsuzluğa kapılmamalıydım. Er ya da geç her şey yoluna girecekti.
İyi tarafından bakmaya çalışıyordum. En azından, bu sıralar hayatımda sadece yengemin eziyetleri vardı. Öznur ablama sevgilisiyle buluşması için yardım ettiğimden, bana karşı az da olsa vicdanlı olmaya başlamıştı. Aşağılamıyordu artık beni, azarlamıyordu da. Ben evdeki işlerle ilgilenirken, o da ortalarda olmuyordu. Yengeme, komşuların kızlarına oturmaya gideceğini söylüyordu ama sevgilisinin yanına gidiyordu sürekli. Tabii, bunu bahçedeki adamlara görünmemek için, evin arka tarafında bulunan pencereden atlayarak yapıyordu. Savaş Hancıoğlu, adamlarına bu evden kuş uçmaması gerektiğini söylemişti ancak atı alanın Üsküdar'ı geçtiğini bilse, çıldırırdı herhalde.
Savaş Hancıoğlu demişken, elimdeki bulaşıkları yıkadığım sırada aklıma gelmişti yine. Acaba ne yapmıştı? Bütün bunlara sebep olan adamla konuşmuş muydu? Tek dileğim bizim anlattıklarımızın doğru olduğunu anlamasıydı. Biz, onun dengi değildik, onunla boy ölçüşemezdik. Bunun farkında olmalıydı. Hem, onunla ne derdimiz olabilirdi ki? Bu işin ardında onun kadar güçlü olan birilerinin olduğunu görmeli, amcamın ise bir piyon olduğunu idrak etmeliydi.
Düşüncelerimle boğuşurken, bulaşığı ne ara bitirdiğimi anlamadım. Ocağa koyduğum yemek bile pişmişti bu süre zarfında. Gelin görün ki, ben de işler bitmiyordu. Daha makinede çamaşırlar vardı, kurumaları için serilmeleri gerekiyordu. Hepsini bir sepete koyup, bahçeye çıktığım sırada onu gördüm, Savaş Hancıoğlu'nu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMUTSUZ
General FictionKapak tasarımı için @bsudeee ye çok teşekkür ederim 💜 13.08.2019- Umutsuz'un ilk yayımlandığı tarih