Bölüm şarkısı: Sezen Aksu-Sarı Odalar 🎶
Kanlar içinde hastaneye getirdiği karısından, dakikalardır haber alamıyordu. Doktorlar, onu ameliyathaneye almıştı ve durumuyla ilgili haber vermeye gelen yoktu henüz. Ne olduğunu anlayamamıştı Savaş. Oysa, Buse'nin genç kıza vurmasından dolayı, yüzünde bir iki yara izi vardı. Nasıl olmuştu da kanlar içinde kalmıştı?
Ameliyathanenin önündeki duvarın önüne çökmüştü. Bağdaş kurarak oturuyordu, başını önüne eğmişti. Gözleri ellerinde, gömleğinde ve pantolonundaydı. Kana bulanmışlardı, karısının kanına. Daha önce, Defne intihara teşebbüs ettiğinde de böyle bir manzarayla karşılaşmıştı Savaş. O zamanlar, fazla etkilenmemiş gibiydi ancak bu sefer kötüydü. Yine koruyamamıştı onu.
Zaten, aşırı zor bir gün geçirmişti. Sabah, kızının durumunun kötüye gittiğini öğrenmişken, akşamına da karısının derdinin yükü binmişti omuzlarına. Onun, "Ben hırsız değilim, ben almadım." diye sayıklamaları, kulaklarından bir türlü gitmiyordu. Titremesi, iç çeke çeke ağlaması ise hala gözlerinin önündeydi. Onunla evlendiğinden beri, bu hastaneye gelip gitme durumları rutini haline gelmişti. Sürekli canı yanıyordu, böyle olsun istemezdi Savaş. Hangi tarafına döneceğini şaşırmıştı. Bir tarafta kızı, diğer tarafta karısı... İkisi de yaralıydı bugün. Birisi hastalığıyla boğuşuyordu, diğeriyse uğradığı haksızlıkla.
Defne ile mecburiyeti yüzünden evlenmişti, kabul ediyordu. Ancak, ona dair hislerinin olduğunun da farkındaydı. Hem, hisleri olmasa bile Defne, onun karısıydı. Buse nasıl oldu da ona vurabilirdi? Neyden cesaret almıştı? Biraz düşününce, hatanın kendisinde olduğunun farkına vardı. Defne'ye karısı olarak davranmıyordu ki, evdekiler de ona insan muamelesi yapsın. Her şeyin sorumlusu kendisiydi. Bu cesareti, başkalarına veren oydu. Son pişmanlık fayda emiyordu.
Saniyeler dakikaları, dakikalar da saatleri kovalamıştı. Defne'nin alındığı ameliyathanenin kapısından, sonunda bir doktor çıktı. Savaş, çöktüğü yerden hızla kalktı ve doktorun yanına gitti. Karısına ne olduğunu merak ediyordu.
"Eşimin nesi var doktor bey? Durumu nasıl?" Sesindeki endişe kendini belli ederken, bir taraftan da olumsuz bir cevap almamak için içten içe dua etmekle meşguldü.
"Eşiniz, düşük tehlikesi atlattı beyefendi. Hastaneye geldiğinde, çok fazla kan kaybetmişti ancak biz, gerekli müdahaleyi yapıp, kanamayı kontrol altına aldık. Bebeğin ve annenin hayati tehlikesi hala sürdüğünden, bir müddet bekleyeceğiz."
Her şeye hazırlıklıydı ama Defne'nin hamile olacağı aklının ucundan dahi geçmemişti. Mide bulantıları, kusmalar ve onda gördüğü halsizlik demek ki bu yüzdendi. Haftalardır aklı öyle doluydu ki, Gülce'nin hamileliğinden aşina olduğu durumların, Defne'de de ortak olduğunu fark edememişti. Belki de onun hatasıydı. Biraz erken davranıp, durumu kavrayabilseydi, Defne ve bebeği şu an bu halde olmazdı. Evet, bebeği... Uğruna, neler yaptığı, olması için dualar ettiği bebek, Defne'nin karnındaydı.
"Bebek mi?" Almayı beklediği haberi, nihayet almıştı, hem de kızının durumunun kötüye gittiği günde. Boğazında bir yumru vardı ama. Sevinmesi gerekmez miydi? Sevinememişti ki Savaş, aklı Defne'deydi.
"Evet, bir aksilik olmazsa baba olacaksınız. Ancak, eşinizin vücudunda morluklar ve yaralar var. Özellikle kasık çevresinde, bunların sayısı oldukça fazla. Bu konuda bir bilginiz var mı?" Defne'nin doktoru doğal olarak, genç kadının aldığı darbelerin, karşısındaki adam tarafından yapıldığını düşünüyordu. Eğer, düşündüğü gibiyse, hastane polisine haber verip, onun tutuklanmasını sağlayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMUTSUZ
General FictionKapak tasarımı için @bsudeee ye çok teşekkür ederim 💜 13.08.2019- Umutsuz'un ilk yayımlandığı tarih