Defne'den
Yanı başımıza dikilen ve adının Çağla olduğunu öğrendiğim kadını, ömrümde ilk defa görüyordum. Savaş'la konuşma zahmetine girmeye çalışıyordu ancak, duruma bakılırsa o da bizi ilk defa görüyordu. Haydi ben neysem de Savaş konusunda buna emindim. Onun, bir tane kız kardeşi vardı ve o da aylar önce ölmüştü. Tüm Adana'nın, bu ani ve acı ölümden haberi varken, bu kadının nasıl olmamıştı? Üstelik, Savaş'ı hiç mi ailesiyle yan yana görmemişti? Ünleri, adları, varlıkları sayesinde, çeşitli gecelerde ve etkinliklerde, iş ortaklıklarında boy gösteriyorlardı. Hiç mi onu rahmetli kız kardeşiyle bir arada görmemişti? Yaptığı, tam manasıyla büyük bir patavatsızlıktı.
Tüm bunlardan haberi olmadığını varsaymaya çalışsam da başarılı olamıyordum. Ben hamileydim, karnım belirgindi. Ancak, rahmetli Ezgi ablam ne evli ne de hamileydi. Ölümünü geçtim, onun bekar biri olduğuyla ilgili bilgisi de mi yoktu bu Çağla denen kadının? Savaş'ın kardeşi olduğumu söylemişti ya, işte bu büyük bir saçmalıktı. Hatta saçmalık kelimesi, bunun yanında hafif kalırdı. Tam olarak aptallıktı!
Gözlerimin hedefine Savaş'ı aldığımda, dişlerini sıkıyordu. Alnındaki damar belirginleşmişti. Elinde tuttuğu çatalı öyle kuvvetli sıkıyordu ki parmak boğumları beyazlamıştı. Burnundan soluyordu, sinirlenmişti. Onu, az çok tanıyorsam birazdan feci şekilde patlayacaktı. Acaba, karşımızda dikilen kadına ne cevap verecekti? İkimizin evli olduğunu, özellikle benim, onun kardeşi değil de eşi olduğumu söyleyecek miydi?
"Seni, bu mekandan yaka paça attırmadan, defol git!" Muhtemelen, etrafımızdakilere rahatsızlık vermemek adına kısık tutuyordu sesini. Ancak, sesi kısık bile olsa ürkütmüştü beni.
"A-ama Sa-" Kadının sesi, kedi miyavlaması gibi inceliverdi. Karşı çıkmaya çalışıyordu ancak bu çabası, Savaş tarafından bertaraf edildi.
"Kaybol gözümün önünden!" Savaş'ın, az öncekine nazaran bir tık yüksek çıkan sesi, Çağla'yı korkutmuş olacak ki sınırını daha fazla zorlamayıp gitmeyi seçti.
Onun gidişinin ardından, elindeki çatalı hızlı bir şekilde tabağa bıraktı Savaş. Bıraktı demek hafif olurdu, resmen fırlatmıştı ve bu fırlatışın etkisiyle çıkan sesin tüm restoranda yankılandığına yemin edebilirdim.
"Doyduysan, kalkalım mı Defne?" Az önce yaşananları ağzım açık bir şekilde izlerken, onun buz gibi sesiyle kendime geldim. Daha doymamıştım ancak, Savaş şu an o kadar sinirli görünüyordu ki onun sinirine kurban gidebilirdim. Bunu istemiyordum.
"Do-doydum." Kekelemiştim, çünkü onun sinirli hallerinden korkuyordum. Kekelememi duyduğu an, yüzünde mahcup bir ifade gördüm. Sanırım, beni ne derece tedirgin ettiğinin yavaş yavaş farkına varıyordu ancak ağzından tek bir kelime dahi çıkmadı tabii.
Hesabı istemek için garsonu çağırdı ve ödeme işlemini hallettikten sonra, restorandan ayrıldık. Arabaya geçtiğimizde, Savaş'ın biraz da olsa normale döneceğini düşünmüştüm fakat umduğum gibi olmadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMUTSUZ
General FictionKapak tasarımı için @bsudeee ye çok teşekkür ederim 💜 13.08.2019- Umutsuz'un ilk yayımlandığı tarih