22. Kayıp

69K 2.6K 941
                                    

Bölüm Şarkısı: Şebnem Ferah-Hoşça Kal 🎶

Defne'den

Zaten, alt üst olan uyku düzenim, bugün bir kez daha berbat hale gelmişti. Bunun en önemli nedeni, yan tarafımda hiçbir şeye sebep olmamış gibi uyuyan adamdı. Saatler önce söylediği cümleler, beynimde dönüp duruyordu ve bu da benim gözlerimi yummama engeldi.

O an, onun ağzından çıkan her bir kelimeyi yok saymış, hiçbirine tepki vermeden, sessiz kalmayı seçmiştim. Bundan olsa gerek, bana sarılan kollarını üzerimden çekip, arabasını hareket ettirmişti. Bunun üzerine yolun geri kalanında, hatta odamıza gelip yatağımıza girdiğimizde bile, ikimizin ağzından tek bir kelime dahi çıkmamıştı. Hem, nasıl çıkacaktı ki? Ne sanıyordu beni? Bütün günümü berbat ettikten sonra, aferin deyip, ona alkış tutacağımı mı?

Onun söylediklerine ya da yaptığı hareketlere bir anlam yüklemek istemiyordum. İnanmaksa, hiç gelmiyordu içimden. Oysa eskiden, kıskanma eylemi ne kadar da romantik gelirdi kulağıma. Sevgi gösterisi, sevdiğini sahiplenme gibi saf duygularla bakardım bu yaklaşıma. Sevdiğini kıskanmayan insan, asidi kaçmış kola, tadı gitmiş sakız gibiydi benim için. Gerçi, benim Savaş'tan gördüğüm, o romantik dizilerdeki gibi bir kıskançlık değildi ki, düpedüz köpek muamelesiydi. Onun, boynuma bir tasma geçirmediği kalmıştı bu gece. Bu arada eminim ki, utanmasa onu da yapardı.

Bana karşı, ufak çaplı da olsa hislerinden bahsetmişti bir de. Açıkçası, inanmıyordum. Muhtemelen, yaptıklarının üzerini örtmek için, olayı başka tarafa çekmeye çalışmıştı. Birine karşı hisleri olan insan, onun gibi mi yapardı? Yanlışım varsa, siz düzeltin. Ben, biraz sevgi eksikliğiyle büyüdüğüm için, tam idrak edemiyor olabilirim. Kırmak, ağlatmak, yıkmak, dökmek, harap etmek, bir insana duyulan olumlu hislerden mi ileri gelir?

Tutulmuş muş, onunkisi sadece bahaneydi. Yaptığı kısıtlamanın, hastalık derecesinde olduğunun farkında mıydı? Acil tedavi olmalıydı. Şimdiden bunu yapıyorsa, ileride kim bilir daha neler yapacaktı bana. Savaş'ın, bu gece yaptığı tam olarak neydi biliyor musunuz? Para ile satın aldığı oyuncağını kıskanmıştı insanlardan. Aldığı oyuncak, ilk başlarda eskiydi, kirliydi, yüzüne bakılmaya değer bir tarafı yoktu. Ancak, bir geceliğine de olsa allanıp pullanınca, süslenip püslenince, değere binmişti. Kendimi küçümsüyor gibi görünebilirim ama ne yapayım? Bana öyle iğrenç davranıyor ki, ne düşüneceğimi şaşırıyorum.

Ben sadece, onun bana karşı biraz da olsa yumuşamasını istemiştim. Yalan yok, ara ara yapmıştı bunu. Ancak, her seferinde de burnumdan getirmişti. İçinde biraz da olsa merhamet olduğunu düşündüğüm her olayın arkasından, hareketleriyle biraz daha sertleşmişti gözümde. Oysa, bir kere bile normal olmak zor muydu? Huzurlu bir gün geçirmeyi hiç mi hak etmiyorum ben? Onun ailesiyle, onun evinde, onun sunduğu hayatı yaşıyordum. Koyduğu kuralların dışına çıkmıyordum, başıma gelen her şeye rağmen kimseye saygısızlık yapmıyordum. Küçücük bir çocuğun hatrına, susuyordum. Demek ki, böyle yapmamam gerekiyordu. Ben, ne kadar alttan almaya çalışırsam çalışayım, boşaydı. O, ona boyun eğmiş olmam sayıyordu bunu.

Bu gece, beni ne kadar değersizleştirdiğini görüyordum işte. Daha 20 yaşındaydım ancak bana yaşattıkları yüzünden, 90 yaşında bir insan gibi hissediyordum. İçimi öldürmüştü, ruhumu soldurmuştu. Onu, şu sözlerle özetleyebilirdim: "Oyuncağını, paylaşmak istemeyen Savaş Hancıoğlu."

Tam da onu böyle tarif etmişken, geçmişten bir anım geldi aklıma. Savaş'ın yaptığının aynısını, ben daha çocukken komşumuzun kızı, Cansu yapmıştı bana. O zamanlar, daha 6-7 yaşında ya var ya yoktum. Yengemle, Cansu'nun annesine ziyarete gitmiştik. Ben de anlattığım bu küçük kızla oynamak için, yengem tarafından onların bahçelerine bırakılmıştım.

UMUTSUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin