44. Buruk Mutluluk

33.8K 2K 811
                                    

Bölüm müziği: Sezen Aksu-Kıran Kırana

6 Mart 2022 Pazar

Defne, Savaş'la bulunduğu yakın temastan ürkse de bunu belli etmemek için büyük bir çaba harcıyordu. Ürkme sebebi, elbette ki adamı bir güzel dövüp, hastanelik etmesindendi.

Vicdanı el vermiyordu. Savaş, hıncını alabilmesi için bunu yapması gerektiğini söylemişti fakat olaylar bu noktaya gelince, kavga gürültüye hiç gerek olmadığını düşündü Defne. Hem, şiddet neyi çözmüştü ki bu zamana kadar? Daha başka yollardan alabilirdi hıncını, mesela Savaş'ı süründürmek gibi yöntemlerle.

Duygularını itiraf etmiş olması, geçmişlerine sünger çektiği anlamına gelmiyordu tabii. Bazı şeyler, ancak ölürse giderdi içinden. Elbette, bunları sonsuza kadar Savaş'a hatırlatmayacaktı, ısıtıp ısıtıp önüne koymayacaktı. Ancak, içten içe bilecekti hep. Günün birinde yine aynı olaylar yaşanırsa, Savaş'ın kötü tarafı ortaya çıkarsa, şahit olduklarına şaşırıp üzülmeyecekti.

Savaş ise küçücük hastane yatağında, Defne'nin rahat edebilmesi için yan dönmüştü. Ağrıyan yerlerine aldırış etmeden, onu izliyordu. Bulundukları pozisyonun daha öncesinde katbekatını yaşamışlardı. Buna alışık olması gerekirdi, ancak garipsiyordu. Çünkü önceden, yanındaki kadının, ona dair hisleri yoktu. Şimdi vardı ve bunu bile bile onunla dip dibe uzanmak, şükür sebebiydi. Sonsuza kadar böyle olacaklarını bilse, her Allah'ın günü karısından dayak yemeye razıydı Savaş.

Uçsuz bucaksız portakal tarlaları vardı. Onların çiçeklerinden gelen kokuya aşinaydı. Defne'de aynı portakal çiçekleri gibi kokuyordu ve Savaş aşinası olduğu kokunun müptelası olmak üzereydi. Ondan gelen bu güzel kokuyu, daha önceleri uzaktan da olsa defalarca kez duyumsamıştı. Karısı, bu sefer dibindeydi ve koku o kadar yoğundu ki, Savaş aklını kaybetmemek için zor tutuyordu kendini. Derince bir nefes aldı. Ciğerlerinin tamamını bu kokuyla doldurmaktı amacı. Tüm hücreleri bayram ediyordu şu an. Kalbi şaha kalkmıştı.

"Rahat mısın?" Savaş, biraz daha kendine çektiği kadına, dikkatli bir şekilde baktı. Rahat mıydı? Onu rahat ettirebiliyor muydu?

"Anlamadım?" Soru soran bakışlarını, Savaş'ın üzerine dikti Defne. Elleri, onun göğsündeydi. Dakikalardır, elinin altında maratona koşmuş gibi atan kalbi hissediyordu. Duracak diye korkmuyor değildi. Gerçekten onu bu hale getiren kendisi miydi? Yoksa, Savaş'ın bir kalp rahatsızlığı mı vardı?

"Seni sıkıştırmadım değil mi? Rahat mısın?" Zaten, karnında taşıdığı bebekleriyle, Defne'nin hareket kapasitesinin sınırlandığını biliyordu Savaş. Eee, hareket etmekte zorlanan bir kadın, nasıl olmuştu da dağ gibi adamı dövmüştü?

Kılını bile kıpırdatmamıştı Savaş. Herhangi bir atakta bulunmamış, dayak yediği esnada cansız bir varlıktan farksız olmuştu. Bu yüzden de fazla zorlamamıştı Defne'yi. Hatta genç kadın oturduğu yerden dövmüştü onu.

"Bu soruyu benim sana sormam gerekmez miydi? Sonuçta dövülüp, hastaneye kaldırılan sensin." Başını biraz geriye çekip, gözlerini Savaş'ınkilere dikti. Utancından, tam olarak bakamıyordu içlerine. Çünkü, hala inanamıyordu kendine. Resmen, dev gibi adamı devirmişti!

"İki-üç tokattan ya da oklava darbelerinden ne olacak canım benim? Çocuklarım ve seninle bir miyim ben? Rahat mısınız?"

"Rahatız rahat olmasına ama bu böyle olmaz. Birazdan baban ve kuzenin geldiklerinde bizi böyle görmemeliler. Benim kalkmam, ikimiz için de en faydalısı bu yüzden." Odaya gelip gitme ihtimali olan insanlar varken, kocasıyla dip dibe ve sarmaş dolaş bir şekilde yatamazdı. Hem utanırdı, ayıptı.

UMUTSUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin