21. Kısıtlamak

74.8K 2.6K 985
                                    

Bölüm şarkısı: Tan Taşçı-Yalan🎶

"Seni buraya neden çağırdığımı merak ettiğini biliyorum." Cihan, pis işlerine alet etmek için, yine Defne'nin amcası İsmail'i çağırmıştı yanına. Evinin bahçesinde, karşısında dikilen adama bakıyordu öylece. Pamuk çaldırmak ya da tarla yaktırmak gibi basit işler peşinde koşturmuyordu bu kez. Yapacağı kötülüklerde, kademe atlamıştı.

"Vallahi, merak etmiyor değilim beyim." Hani, bir köpeğe yakalaması için çomak atarsınız da o da size heyecanlı heyecanlı bakar ya, işte İsmail'de tam olarak şu an böyleydi. Aslında, içten içe korkuyordu ama karşısındaki adamın sakin tavrı, böyle bir şeye kapılmaması gerektiğini fısıldıyordu kulağına.

Yanılıyordu... Cihan, azmettiricinin kendisi olduğunu açık etmemesi konusunda, İsmail'i sıkı bir şekilde uyarmıştı. Ancak o, ilk fırsatta Savaş'a anlatmıştı olanları. Aslında, Cihan'ın da bilmediği noktalar vardı. Defne'nin olanları duyduğundan ve amcasından önce davranarak, Savaş'a her şeyi tek tek anlattığından habersizdi. Hal böyle olunca, kabak İsmail'in başına patlıyordu.

"Beni, Savaş'a ispiyonlamanın bedelini ödeyeceksin." Aslında, uzun zaman önce bunun hesabını sormalıydı ancak, bir ameleyle uğraşacak vakti yoktu. Sert sesi, İsmail'in cılız bedenini tir tir titretirken o, bunu zevkle izliyordu.

"Benim bir suçum yok ki beyim. Yeğenim duymuş her şeyi, o anlattı." İsmail'in sesi telaşlıydı. Az önce korkuya kapılmaması gerektiğini mi düşünmüştü? Halt yemişti!

"Kes sesini! Ha o, ha sen. Yine de beni ispiyonladınız, hem de seni o kadar uyarmama rağmen!" Oturduğu sedirde, biraz daha yayıldı. Karşısındaki adamın düştüğü durum, onu fazlasıyla eğlendiriyordu.

"Beyim affet, yaptık bir hata." Korkudan, ağladı ağlayacaktı. Cihan Hamitolu'nun, tehlikeli bir adam olduğunu biliyordu. Olanlar yüzünden, başının nasıl büyük bir belaya girdiğini, daha yeni yeni idrak etme şansı bulmuştu.

"Neyse, konumuz şu an bu değil. Hatanı görmezden gelmemi istiyorsan, senden isteyeceğim şeyleri yapmama gibi bir lüksünün olmadığını bil." Cihan, İsmail'e zerre kadar güvenmiyordu. Ancak, Hancıoğlu konağına gidebilecek en doğru adamın da o olduğunu bildiğinden, şimdilik görmezden gelecekti yaptıklarını.

"Olanlar için pişmanım beyim. Şimdi, canımı iste vereyim yoluna." İçi, biraz olsa da rahatlamıştı. Cihan, ondan bir şey yapmasını istiyorsa, emindi ki kılına bile zarar vermeyecekti. Dikkatlice, onun ne isteyeceğini dinlemeye koyuldu.

"Abartma, senin canın kıymetlidir. Kendinden önce, başkalarının canını koyarsın ortaya." İsmail'in, kendini kurtarmak için yeğenini nasıl kurban ettiğinden haberdardı. Bu yüzden de ona iğneleyici bir cevap vermeden edemedi.

"Beyim..." Savunmaya geçecekti ki, Cihan eliyle sus işareti yaptı. Hal böyle olunca, İsmail'in ağzından tek bir kelime dahi çıkmadı.

"Madem, yeğenin Savaş Hancıoğlu ile evli, onu görmek için konağa gideceksin. Kimseye görünmeden de Savaş'ın küçük kızını bana getireceksin." Alara'yı alabilmek için, kusursuz bir plan kurmuştu kafasında. Kendisi, Savaş'a gerçekleri anlatıp, onu bozguna uğratırken, kızını da karşısındaki adama aldırtacaktı. Bir nevi, Savaş'ı oyalayacak ve onun kendi derdinden, etrafında olup bitenleri görmemesini sağlayacaktı.

"Ama beyim bu imkansız! O konak, çok iyi korunuyor. Her yerde Savaş beyimin adamları var. Ben nasıl alabilirim ki onun kızını?" Sesi, istemeden de olsa bir tık yüksek çıktı. Cihan'ın, Savaş'ın kızını neden istediğini anlamıyordu. Hiç çözemiyordu karşısındaki adamın amacını.

UMUTSUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin